Background Image
Previous Page  398 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 398 / 521 Next Page
Page Background

397

kadının ise duygularıyla hareket eden, korunması gereken ve yöneti-

len olduğunu kabul etmiştir. Bu bakımdan, tarihsel süreç içinde, kadın

ile erkek arasındaki biyolojik farklılığın giderek toplumsal farklılığa

dönüştürüldüğünü, cinsiyete dayalı eşitsizliğin haklı gerekçesi yapıl-

dığını görüyoruz. İşte, bu nedenle kadın erkek eşitsizliği içeren ku-

rallar konulmuştur. Nitekim, 1900’lerin başında medeni kanunların,

ceza kanunlarının düzenlenmesinde, erkek egemen zihniyetin etkisini

fark ediyoruz. Günümüzde kadınlara karşı ayrımcılık olarak nitelen-

dirdiğimiz “koca ailenin reisidir” diye başlayan erkeğin üstünlüğüne

dayanan kurallar değiştirilmiştir.

Türkiye’de ve dünyada kadının konumunu değerlendirirken

Türkiye’nin çok özel bir yeri olduğuna değinmeden geçemeyeceğim.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, Kadınlara Karşı Her Türlü

Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’nin henüz dünya gündeminde

bile olmadığı bir dönemde, Atatürk’ün önderliğinde yaşama geçirilen

Cumhuriyet devrimleriyle kadınların o yıllar açısından çok ileri haklar

elde ettiğini belirtmek gerekir. Özellikle kadınlara milletvekili seçme

ve seçilme hakkının 5 Aralık 1934’te Anayasa’da değişiklik yapılarak,

birçok Avrupa ülkesinden önce verildiğini biliyoruz. Ama ne yazık ki

bu doğru başlangıç sürdürülemedi. Türkiye, dünya ülkeleri arasında

toplumsal cinsiyet eşitliği açısından en alt sıralarda, 2011 Dünya Eko-

nomik Forumu toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporunda 135 ülke ara-

sında 122. sırada yer alıyor.

Türkiye, Anayasa’da ve yasalarda kadın erkek eşitliği sağlandı,

ama yaşama geçirilmesi için çok uzun bir yol var. Tabii bu arada kadı-

nın adının Bakanlıktan silinmesini de unutmamak gerekir.

- Mesleğinizi icra ederken akademik kariyerinizde özellikle kadın hukuku-

nu tercih etmenizde en önemli faktör ne oldu?

Üyesi olduğum derneklerde ve kuruluşlarda son yirmi yıldır ka-

dının yasalarda ve yaşamda eşit haklara sahip olması amacıyla yapı-

lan çalışmalarda yer aldım. Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletlerce 1979

yılında kabul edilen CEDAW Türkiye tarafından 1985 yılında onay-

landıktan sonra, kadın sorunlarının araştırılması ve çözüm getirilmesi

için üniversitelerde kadın araştırma merkezleri ve kadın araştırmaları

anabilim dalları kuruldu. kadın kuruluşları ve baro kadın hakları ko-