Background Image
Previous Page  229 / 441 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 229 / 441 Next Page
Page Background

Suçların ve Cezaların Kanuniliği İlkesi

228

Fransız devrimi, sonuçları ve ideolojisiyle, Yakın Çağ dünya savaşla-

rına yön vermiş, bugünün dünyasının oluşmasında son derece etkili

olmuştur

5

.

Kant aydınlanmayı;

“Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş ol-

duğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış du-

rumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın

kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür;

bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuz-

luğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini göste-

remeyen insanda aramalıdır. Aklını kendin kullanmak cesaretini göster!”

şeklindeki sözleriyle açıklamaktadır.

“Aydınlanma, bir başka deyişle ‘akıl’

6

çağına uzanan bu süreçte,

evrenin dinsel algılaması yanında bir de bilimsel algılamasının ola-

bileceği gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Tabii, bunun bir sonucu olarak,

‘toplum’, ilahî iradenin var kıldığı bir oluşum olarak değil, insanla-

rın ortak ve eşit iradelerinin bir araya gelerek varlık kazandırdıkları

bir kurallar sistemi bütünü olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu algı,

doğa düzeni yanında ilkeleri tamamen farklı bir de toplum düzeninin

bulunduğu, dolayısıyla doğadan farklı bir normatif dünyanın varlığı

gerçeğini ortaya koymuş ve aydınlanmanın esası olan laiklik ilkesini

doğurmuştur. Laiklik; Aydınlanma düşüncesinde akdi bir veri olarak

algılanan toplumun siyasal tezahürü olan Devletin zorunlu bir unsu-

ru olan buyurma erkinin, egemenliğinin maddi kaynağının beşeri ira-

de olması, devletin hukuku ifadesini ister kanunda isterse toplumun

yaşama biçiminde bulsun, hukukun daima o toplumun iradesini ifade

etmesidir. Bu esastan; dinî veya ahlâki değerler hukuku oluşumunda

etkilemiş olsalar bile, hiçbir iradenin beşerî iradeye üstün veya aykı-

rı olamayacağı sonucu çıkmaktadır. Bu soyutlamanın zorunlu sonu-

cu, lâik bir devlet, hukuk ve toplum düzeninde dinin, hukukta bir

kaynaklık değerinin bulunamayacağıdır. Çünkü din, mahiyetinin bir

gereği olarak ulusun iradesiyle yarattığı bir ürün değildir. Laiklik dü-

şüncesinin gereği olarak, hukukun şekli kaynağı ise; kutsal Kitaplar,

dinlerin peygamberlerinin beyanları ve davranışları, dinin mensupla-

5

http://tr.wikipedia.org

, yararlanma tarihi: 05.05.2012.

6

Topcuoğlu, H.: XX. Yüzyılda Tabi Hukuk Rönesansı, Ankara 1953, s. 203.