

TBB Dergisi 2013 (104)
Ezgi AYGÜN EŞİTLİ
231
Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1948 tarihli Birleşmiş Mil-
letler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne de giren kanunilik ilkesi,
Bildirge’nin 11. maddesinde;
“1.Kendisine bir suç yüklenen herkes, savun-
ması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda,
yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır. 2. Hiç kimse işlendi-
ği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhan-
gi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği
sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”
şeklinde
yer bulmuştur.
İlke, 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Koru-
maya Dair Avrupa Sözleşmesi’nin
“cezaların yasallığı”
başlıklı 7. mad-
desinde temel bir insan hakkı olarak yer almıştır.
İlk olarak ülkelerin ceza kanunlarında açık düzenlemeye kavuş-
turulmaya başlanan kanunilik ilkesi, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan
sonra, kanunların Anayasaya uygunluğunu denetlemek adına Anaya-
sa Mahkemelerinin de kurulmasıyla, ülke Anayasalarında açık olarak
yer bulmaya başlamıştır.
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Türk hukukunda, örtülü olarak
1924, açık olaraksa 1961 ve sonrasında 1982 Anayasa’sında hukuki
güvenceye kavuşturulmuştur
16
. 1982 Anayasası’nın 13. maddesi uya-
Buna karşın, kanun tarafından suç sayılsalar bile, sosyal yönden tehlikeli olmayan
hareketler cezalandırılamaz hareketlerdir. Fiile suç olma özelliğini veren, onun
sosyal tehlikeliliğidir. (Bkz., Toroslu, N.: Ceza Hukuku, GK., Ankara 2011, s. 39
vd. Ayrıca bkz. ayrıntılı bilgi için, Alacakaptan, U.: İngiliz Ceza Hukukunda Suç
ve Cezaların Kanuniliği Prensibi, Ankara 1958, s. 15 vd.) Biz, öze ilişkin (maddi)
kanunilik ilkesi nitelendirmesinin, ilkenin konuluş amacına aykırı olduğunu dü-
şünüyoruz. Elbette toplum vicdanının ceza gerektirdiğini kabul ettiği bir takım
fiillerin kıyas yasağını kaldırmak suretiyle cezasız kalmamasını sağlamak da bir
seçimdir. Ancak bu takdirde o hukuk düzeninde kanunilik ilkesinin uygulanma
kabiliyeti olmadığını kabul etmek gerekecektir. Türkiye gibi faşizan eğilimlere
açık ve hâkimlerin bağımsızlığı-tarafsızlığı meselesinin halen tartışıla gelmekte
olduğu bir ülkede kıyas yasağının kaldırılmasını savunmanın yerinde olmadığı
kanısındayız. Diğer taraftan kanun tarafından suç sayılmasına karşın sosyal yön-
den tehlikeli olmayan bir hareketin, değil mi ki suç ve ceza içermeyen hükümler-
de kıyas mümkündür, şartlarını taşıması halinde hukuka uygunluk nedeni olarak
kabulüne engel bir hal yoktur. Bkz. ayrıca, Soyaslan, D.: Ceza Hukuku Genel Hü-
kümler, Ankara 2005, s. 214.
16
Osmanlı İmparatorluğu’na bakıldığında; özellikle Tanzimat dönemiyle başlayan
ve kanun önünde eşitlik, ceza hukukunda keyfiliğin ortadan kaldırılması gibi ge-
rekçelerle gerçekleştirilen reform hareketlerini gözlemlemek mümkünse de esas
itibariyle Devletin katı Teokratik bir devlet olarak kaldığı görülür. Kimi, aksini