

TBB Dergisi 2013 (104)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
429
Mahkeme, mağdurun davranışına bakılmaksızın, işkence, insanlık
dışı ve aşağılayıcı davranış veya cezalandırmanın yasaklanmasının
muhakkak niteliğini vurgulamaktadır. Bu doğrultuda, tahrik, bir bi-
reye şiddetli kötü muamele uygulamanın gerekçesi olarak nitel endi-
rilemeyecektir, dolayısıyla Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlaline sebep
olmaktadır (yukarıda anılan, Atalay, § 43). Bu bağlamda Mahkeme ilk
olarak, İzmir Asliye Ceza Mahkemesi’nin, başvuranın polis memurla-
rına karşı küfür ve tehditler savurmasının eski Ceza Kanunu’nun 51.
maddesinin anlamı dahilinde tahrike yol açtığına kanaat getirdiğini
ve neticesinde, kötü muamelede bulunmakla suçlanan polis memur-
larının hapis cezası sürelerinin düşürüldüğünü not etmektedir. İkinci
olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hük-
mün açıklanması geri bırakılmıştır (bkz. yukarıda, paragraf 17 ve 18).
Mahkeme’nin görüşüne göre, bu iki eksikliğin, Sözleşme’nin kötü mu-
ameleden korumaya yönelik standardına uygun olduğu düşünülemez.
Mahkeme’nin içtihadına göre, bu tür cezaların ertelenmesi, mahkumi-
yet hükümlerinin etkisiz kalmasına yol açtığından, kuşkusuz kabul
edilemez “tedbirler” kategorisine girmektedir (bkz. yukarıda anılan,
Okkalı, §§ 73-78, ve Zeynep Özcan v. Türkiye, no. 45906/99, §§ 40-46,
20 Şubat 2007). Bu hususta, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
231. maddesi ile düzenlenen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması
ilkesi, cezanın infazının ertelenmesinden daha güçlü bir etkiye sahip-
tir ve sanıkların cezadan muaf tutulması ile sonuçlanmaktadır. Bunun
nedeni, ilkinin uygulanması, suçlunun erteleme hükmüne uyması ko-
şuluyla, kararı ceza dahil olmak üzere tüm sonuçlarıyla birlikte orta-
dan kaldırmakta, ancak ikincinin uygulanması halinde ne karar ne de
karara dayalı mahkumiyetin varlığı sona ermemektedir. Bu nedenle
Mahkeme, incelenen yerel mahkeme kararının, hakimlerin, hukuka
aykırı ciddi davranışlara hiçbir şekilde göz yumulamayacağını gös-
termekten ziyade, bu tür davranışların sonuçlarını aza indirmek için
kendi takdir yetkilerini kullandıklarını gösterdiğini düşünmektedir.
Yukarıda anılanlar ışığında, Mahkeme, polis memurlarının kovuştu-
rulmasında gözlemlenen eksikliklerden ve bu kişilere karşı herhangi
bir disiplin tedbirinin alınmamasından dolayı, Sözleşmeci Devlet’in,
Sözleşme’nin 3. maddesi uyarınca usul bakımından yükümlülüklerini
yerine getirmediğine kanaat getirir.