Background Image
Previous Page  281 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 281 / 473 Next Page
Page Background

Ceza Hukukunda Çocuğun Rıza Açıklama Ehliyeti

280

gun kılamayacağını düşünüyoruz. Zira kanun koyucu yaralamanın bu

halini diğer halinden farklı olarak şikâyete tabi kılmamakla birlikte,

mağdurun rızası olsa, dolayısıyla şikâyeti olmasa dahi suçun kovuş-

turulması gerektiğini belirtmektedir. Şu halde basit tıbbi müdahaleyle

giderilebilenin ötesinde yaralamaya gösterilen rıza, soruşturma ve ko-

vuşturma için şikâyet şartının aranmaması nedeniyle, kanunen geçer-

siz sayılmalıdır.

Öte yandan basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek yaralama fii-

line

7

yetişkin bir kimsenin gösterdiği rıza değil mi ki kişinin vücudu

üzerinde tasarrufta bulunma hakkı vardır ve Kanunda aksine bir kayıt

bulunmamaktadır, kural olarak hukuka uygundur.

Anlama ve isteme yeteneğine sahip çocuklar açısından değerlen-

dirilecek olursa; genel olarak Ceza Hukuku bakımından Kanun belli

bir suçta mağdurun yaşını söz konusu etmişse bu yaştan küçük bir

kişinin açıkladığı rızanın hukuki değeri yoktur. Aksi takdirde; yani

rızada mağdurun yaşının kanunen etkili olmadığı hallerde meseleyi

temyiz gücü bakımından ele almak ve somut olayda mağdurun makul

bir şekilde hareket ettiğini kabul için yeterli sebepler bulunduğu tak-

dirde rızasına değer tanımak daha uygun olur

8

.

TCK’ nun 86/3-b bendi gereği kasten yaralama suçunun beden

veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan ki-

şiye karşı işlenmesi halinde şikâyet aranmaz. O halde bu durumdaki

lığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç

yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki

etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde,

mağdurun şikâyeti üzerine

, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına

hükmolunur”.

7

765 sayılı TCK, takibi şikayet bağlı kasten yaralama suçunu, kasten yaralama su-

çundan ayırmada, “hiçbir hastalığı veya mutat iştigallerden mahrumiyeti mucip

olmama” veya “bu hallerin on günden ziyade uzamaması” kriterini getirmişti.

Elbette buna karar verecek olan adli tabiptir. Ancak zaman unsuru her hekim ba-

kımından olabildiğince ortak bir değer olduğundan, tıbbi tahminde keyfiliğe yer

vermemekteydi. 5237 sayılı TCK, bu kritere itibar etmemiş, “fiilin kişi üzerinde-

ki etkisinin basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması” kriterini

getirmiştir. Kanun, koyduğu nesnel olmayan bu ifadeyle hekimleri kararlarında

keyfiliğe sürüklemiştir (Hafızoğulları, Z./Özen, M.: Türk Ceza Hukuku Özel

Hükümler, Kişilere Karşı Suçlar, Ankara 2010, s. 75).

8

Dönmezer/Erman, s. 71; Şenocak, Z.: Küçüğün Tıbbi Müdahaleye Rızası, http://

auhf.ankara.edu.tr., yararlanma tarihi: 07.08.2008; Artuk, M. E./Gökcen, A./Yeni-

dünya, C.: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2009, s.466.