Background Image
Previous Page  452 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 452 / 505 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (107)

Hans KELSEN

451

ne dair ifadeye ancak, insan iradesiyle o davranışı emreden bir norm

belirlenmiştir koşulu altında insan aklıyla ulaşılabilir. İnsan aklı, bu

davranışı anlayabilir ve tanımlayabilir, ancak onu emredemez. İnsan

aklında, insan davranışlarına dair normları bulmak, o davranışları do-

ğadan çıkarsamakla aynı yanılsamaya tekabül eder.

Bu sebeple, doğal hukuk öğretisi takipçilerinden bazılarının, do-

ğadan adaletin bir sürü çelişkili ilkesini çıkarsaması veya bunları in-

san aklında bulmaları hiç de şaşırtıcı değildir. Bu öğretinin önde gelen

temsilcilerinden biri olan Robert Filmer’e göre, mutlak monarşi otok-

rasisi tek doğal, yani adil yönetim biçimidir. Bir diğer önemli filozof

John Locke ise, aynı yöntemle mutlak monarşinin aslında bir yönetim

biçimi bile olmadığını ve sadece demokrasinin o şekilde düşünülebi-

leceğini, çünkü sadece demokrasinin doğanın amacını karşıladığını

kanıtlamıştır. Bu okula mensup birçok yazar, kapitalist sistemin temeli

olan özel mülkiyetin doğal ve kutsal bir hak olduğunu iddia etmişler-

dir, zira buna göre özel mülkiyet doğrudan doğa veya akıl tarafından

insana bahşedilmiştir ve bunu takiben de komünizmin doğaya ve aklı

karşı bir suç olduğu ileri sürülmüştür. Ancak, özel mülkiyetin kaldı-

rılması ve tek adil örgütlenme olarak komünist bir toplumsal düzenin

kurulması yönündeki propaganda da onsekizinci yüzyılda ve ondo-

kuzuncu yüzyılın başında aynı doğal hukuk öğretisine dayanmıştır.

IX

Eğer düşünce tarihi bir şey ispatlamışsa, bu da rasyonel bir dü-

şünceyle insan davranışının mutlak doğru standardını- ki bu insan

davranışı standardı, tek adil standart ve karşıt standardın da adil ola-

bileceğini dışlayan bir standart olarak anlaşılır- kurmaya yönelik ça-

baların boşuna olduğudur. Eğer geçmişin entelektüel deneyiminden

öğrenebileceğimiz bir şey varsa, o da sadece göreceli değerlerin insan

aklınca ulaşılabilir olduğudur, yani bir şeyin adil olduğuna yönelik

değerlendirme, karşıt değerlendirmenin mümkün olduğunu dışlama

iddiasıyla yapılamaz. Mutlak adalet, irrasyonel bir idealdir ya da -aynı

anlama gelen, bir yanılsamadır; insanlığın ebedi yanılsaması. Rasyo-

nel kavrayış perspektifinden insanların sadece çıkarları ve bu nedenle

çıkar çatışmaları vardır. Bu çatışmaların çözümü ya bir çıkarı diğeri

pahasına tatmin etmekle ya da çatışan çıkarlar arasında bir uzlaşmayla