

Adalet Nedir?
448
lu sonucu ve adalet sorununa onun çözümü olan kategorik emperatif
formülasyonunun esin kaynağı olduğu açıktır. Bu şu şekilde belirtile-
bilir: “Sadece, aynı zamanda evrensel olmasını istediğin kanun doğ-
rultusunda davran.” Bunun anlamı; birinin davranışlarının sadece,
o kişinin herkesi bağlamasını istemesi gereken ilkelerle belirlenmesi
gerektiğidir. Ancak, herkesi bağlamasını istememiz gereken bu ilkeler
nelerdir? Bu soruya kategorik emperatifin, tıpkı model aldığı altın ku-
ralın olduğu gibi, bir cevabı yoktur.
Kant’ın, kategorik emperatifin uygulanmasını göstermeye çalıştı-
ğı somut örnekler, geleneksel ahlakın veya kendi döneminin pozitif
hukukunun kaideleridir. O örnekler, kategorik emperatif düşüncenin
iddia ettiği gibi bu ilkeden çıkarılmazlar, çünkü hiçbir şey bu boş for-
mülasyondan çıkarılamaz. Onlar sadece, kategorik emperatifle uyum-
lu olduğunu kanıtlar ve kurulu bir toplumsal düzenin herhangi bir
kaidesi, bireylerin genel normlara uygun olarak davranması gerektiği-
ni söylemek dışında başka bir şey söylemeyen bu ilkeyle uyumludur.
Bunun için, kategorik emperatif, tıpkı, “herkese hak ettiğini ver” kura-
lı ya da altın kural gibi, herhangi bir toplumsal düzenin meşrulaştırıl-
masının aracı olarak hizmet edebilir. Bu olasılık, bu formülasyonların
bahsedilen boş niteliklerine rağmen, ya da daha iyisi onlar sayesinde,
neden hala ve belki de her zaman, adalet sorununa tatmin edici birer
cevap olarak kabul edileceklerini açıklamaktadır.
VII
Adaleti, akla dayalı olarak bilimsel ya da yarı-bilimsel bir şekil-
de tanımlamaya dair nafile çabaların bir diğer tipik örneği Aristo’nun
etiğidir. Bu etik, adaletin en üst ve mükemmel erdem olduğu bir er-
demler sistemini hedefler. Aristo bizi, ahlaki olarak ‘iyi’ anlamına
gelen ‘erdem’i tanımlayan, matematiksel-geometrik, yani bilimsel
bir metot bulduğuna inandırır. Bu bağlamda Aristo ifade etmekte-
dir ki, tıpkı bir geometricinin bir çizginin iki ucuna eşit uzaklıktaki
noktayı bulabileceği gibi, ahlak uzmanı da aradığı erdemi bulabilir.
Bu nedenle erdem, biri eksiklik/yoksunluk diğeri de aşırılık olan
‘kötü’lerin (kötülüklerin) iki uç noktası arasındaki orta durumdur/
noktadır. Buna göre örneğin cesaret erdemi, korkaklıkla korkusuzluk
arasındaki orta noktadır. Bu, Aristo’nun meşhur ölçülülük/orantılılık