Background Image
Previous Page  143 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 143 / 417 Next Page
Page Background

Hukuk ve Devlet Özdeşliğinin Ötesinde Kamu Hukuku

142

ilk kez 1922 yılında İkdam Matbaası tarafından

Hakimiyet ve Hürriyet

adıyla basılmıştır. Etem Menemencioğlu’nun

Leon Duguit’nin Cemiyet,

Hukuk ve Devlet Nazariyeleri

adlı monografisi 1939 yılında T.C. Maarif

Vekaleti Siyasal Bilgiler Okulunun 6 Nolu yayını olarak, nihayet çevir-

meni Süheyp Derbil’in ifadesiyle “kuramını en olgun şekilde açıkladı-

ğı”

Kamu Hukuku Dersleri

, 1954 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fa-

kültesi Yayınları’ndan çıkmıştır (Duguit, 1954). Türkiye’de yazılan ders

kitaplarında da, örneğin, 1951 yılında yayınlanan Muvaffak Akbay’ın

Umumi Amme Hukuku Dersleri

başta olmak üzere, kamu hukuku monog-

rafilerinde (Okandan, 1976) geniş bir yer tutar

2

.

Duguit’nin başlangıçtaki bu etkisine rağmen, Türkiye’de de bir di-

siplin olarak yerleşik olduğu haliyle kamu hukuku, ister katı Alman

ister görece liberal Anglo-Amerikan merkezli görüşlere dayansın, dev-

let merkezli bir yaklaşım içindedir. Devleti konu alması gereken di-

siplinlerin devlet merkezli işlemesi bir dizi yanılsamayı sürekli üretir.

Örneğin, bu yaklaşımda kamu hukuku, özel hukukla karşıtlığı öne çı-

karılarak tanımlanır. Bu hukuki yaklaşım, belirtildiği üzere, sosyolojik

olarak bir başka Alman’ın, Max Weber’in sosyolojisi ve siyaset kuramı

ile bakışım içindedir.

2

Sadece kamu hukuku monografilerinde değil, hukuk sosyolojisi alanında öncü

bir monografi kabul edilen Hamide Topçuoğlu’nun

Hukuk Sosyolojisi

adlı eserinde

de, kurucu olarak nitelenir: “DUGUÌT, Hukuk İlmini, ‘tabiî haklar’, ‘Hâkimiyet’,

‘Hükmîşahsiyet’ v.s. gibi ilmî yollarla isbatı kabil olmayan birtakım metafizik ka-

vramlarından temizlemek istiyordu. Hukuk sahasında müsbet ilmî metodlarla

hareket etmek istediğimiz takdirde, müşahede mutası olmayan hususlar hakkın-

da muhakeme yürütmekten ve kavramlar icat etmekten vazgeçmeliydik. Meselâ

biz ‘Devlet’ kavramını vasıtasızca müşahede ettiğimiz bir mutaya rabtedemiyor-

duk. Bizim müşahede ettiğimiz şey, sadece, ‘Devlet adına’ hareket eden, tasar-

ruflarda bulunan, emir ve kumanda eden birtakım ‘hakikî şahıslar, insanlar’dı.

O halde Devletin gerçek varlığı, toplumda şu veya bu sebeple belirmiş olan bir

siyasî kuvvet farklılaşması sonunda kumanda mevkiine geçen hakikî şahısların

(kuvvetli kişilerin) hüviyeti ile karışıyordu. Biz karşımızda ‘Devlet’ olarak onları

buluyorduk ve yegâne müşahede mutasi hakikat te buydu. (…) Duguít, bu ka-

ziyenin muhalif mefhumunda ifadesini bulan fikri de açıkça müdafaa ediyordu,

hattâ belki bütün bir hukuk nazariyesinin istihdaf ettiği gaye de bu müdafaa idi:

Devletin, sosyal tesanüdün zarurî ve tabiî bir icabı olarak cemiyette, ferdî vicdan-

larda doğan bu ‘Objektif Hukuk’ a aykırı olan kanunları, hukuk vasfında değiller-

di ve vatandaşların bunlara itaati şart değildi. Kendisine ‘Kürsü anarşisti’ dedirte-

cek kadar hukuk dünyasını alt üst eden bu fikirleriyle Duguít birçok cephelerden

itirazlara maruz kaldı. Buna mukabil, tıpkı Hususî Hukukta GENY’nin yaptığı-

na muadil bir inkılâbı Âmme Hukuku sahasında yaratmaya muvaffak oldu ve

bu sosyolojik temellerden hareketle kurduğu âmme hukuku kavramları üzerine

mütecanis bir mefhumlar sistemi inşa edebildi. (…) Kendisi, Hukuk Sosyolojisinin

en realist kurucusudur ve hukukta ifadesini bulan manevî değerleri relativist bir

adalet telâkkisi ile izah etmiştir.” (1969: 71-72)