Background Image
Previous Page  147 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 147 / 417 Next Page
Page Background

Hukuk ve Devlet Özdeşliğinin Ötesinde Kamu Hukuku

146

görüşüne evrildiğinde bile, aslında Hobbesçu ilkeye, “yasanın yaratı-

cısı gerçek değil otoritedir” önermesine bağlı bir pozitivisttir (Bobbio,

2000: 469). Kelsen’in saf hukuk kuramı, bu bağlamda, Hobbes-Hegel-

Jellinek çizgisinin, evrimci kuramla telif edilmesi olarak görülebilir.

Kelsen’de devlet, o kadar doğaldır ki, o artık “hukuk”tur (2000: 455-

456). Dolayısı ile “hukuk devleti” bir ilke ya da norm değildir, devletin

devlet olarak var olma halidir:

Otokratik bir niteliğe sahip olan ve sınırsız bir keyfilikle, asga-

ri düzeyde bir hukuk güvenliği bile sunmayan, görece merkezileş-

miş bir zorlayıcı düzen de, hukuki bir düzendir. Düzenle kolekti-

vite ayırt edilirse, böyle bir zorlayıcı düzenle kurulan kolektivite

de, hukuki bir kolektivite, bir devlettir. (Kelsen, 2000: 456)

Kelsen için, hukuk devleti devletin “öz yükümlülüğü”dür, “dev-

letin bir hukuki düzen olduğu kabul edildikten sonra, her devlet bir

hukuk devletidir ve bu hukuk devleti deyimi fazlalıktır” (2000: 450).

Kelsen’in saf hukuk kuramı, devleti sosyal kolektivite olarak niteler-

ken de, Jellinek çizgisine döner ve devletin üç unsurdan oluştuğunu

ileri sürer; devletin halkı (

Staatsvolk

), devletin toprağı (

Staatsgebiet

) ve

“bağımsız bir devletin hükûmetince uygulanan kamusal güç (

Staatsge-

walt

)

(2000: 427).

Staatsvolk,

devlete tabi olan insanlardır.

Staatsgebiet,

açıkça sınırlanmış bir alandır.

Staatsgewalt,

hükûmetlere devlet ikti-

darını kullanma olanağı verecek gerçek bir devlet hukuki düzeninin

geçerliliğidir (2000: 429)

.

Bu anlamda

Staatsgewalt,

gerçekten de kla-

sik anlamda egemenlik sayılmaz. Kelsen evrimci bir sosyalist olarak,

güce değil temel norma öncelik verir ve saf hukuk kuramının “temel

normun, zorlayıcı düzenlerin geçerli pozitif hukuk olarak kabul edil-

meleri için gerekli mantıksal koşul olduğunu ortaya çıkararak, pozitif

hukukun geçerliliği için kategorik değil, koşulsal bir temel sağladığı”

(2006: 63) görüşünü benimser. Böylece varılan hukuk=devlet özdeşli-

ğindeki sorun, gücün/zorlayıcı düzenlerin

apriori

toplumsal gerçeklik

haline dönüşmesi, devletin nesnel varoluş koşulu olma mertebesine

yükselse de hukukun devletin dışında/ötesinde tasavvur edilememe-

sidir. Kelsen’in saf hukuk kuramı, devleti verili kabul etmekle kalmaz,

devleti hukukun ontolojik biçimi/hukukla özdeş ilan ederek, Alman

kamu hukuku geleneğindeki devleti aşkınlaştırma çizgisini sürdürür.

Duguit’nin çizgisi ise

devlet merkezli

değil,

kamu hizmeti merkezli

bir

hukuki yaklaşımı içerir ve

hukuki değil

sosyolojik düşünüş bakımından