Background Image
Previous Page  146 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 146 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (108)

Mustafa Bayram MISIR

145

Böylece, herhangi bir kapitalist devletin

establishment

ine bağlanan

siyaset bilimi ve kamu hukuku akımları içinde, devlet hakkındaki yay-

gın fikirlerin kaynağı olan bir Jellinek-Weber ekseninin kurulduğun-

dan söz edilebilir. Bu eksene göre, devlet şiddet tekeline sahip objektif

bir siyasal kurumdur. Aksini iddia eden kuramlar, örneğin tarihsel

materyalizm, devletin kökenini ekonomik görüşe göre açıklayan bir

kuramdır (Gözler, 2009: 34-37) ya da kuvvet ve mücadele teorilerin-

den etkilenmiş ekonomik bir devletin kökeni teorisidir (Zabunoğlu,

1973: 59 ve 61). Kısacası, bazı gerçekliklere işaret etse de, egemenliğin

kaynağının Tanrı olduğunu söyleyen kuram gibi herhangi bir kuram-

dır. Jellinek-Weber çizgisindeki yaklaşımın hukuki-bilimsellik iddia-

sı, kamu hukuku geleneği içinde temayüz eden Duguit’nin (1954 ve

2000) egemenlik kuramı eleştirisinin açıkça gösterdiği gibi oldukça

tartışmalıdır

10

.

2. Hukuk-Devlet Özdeşliği, Hukuki Realizm ve Pozitivizm

Ana akım siyaset bilimi ve kamu hukuku karşısında konumlanan,

“kürsü anarşisti” lakabı takılan (Öktem, 1995: 261) Duguit’nin devleti

hukuka bağlayan hukuki realizmi ile Kelsen’in devleti hukukla özdeş-

leştiren hukuki pozitivizmi (saf hukuk kuramı), birbirinden oldukça

farklı kaynaklardan beslenir ve farklı sonuçlara varır. Kelsen, saf hu-

kuk kuramında hukuk-devlet özdeşliği üzerinden bir “hukuk devleti”

10

Bir tür hukuki-bilimsellik iddiasına dayanan yaklaşımların da yansız oldukları

söylenemez. Örneğin Gözler, SSCB’nin çöküşünden sonra şöyle yazmıştır: “1917

ihtilalinden sonra Rusya’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ismi altında

bir sosyalist devlet kuruldu. İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar da dünyanın

bir başka yerinde bir proletarya ihtilali olmadı. İkinci Dünya Savaşının sonunda

SSCB, Doğu Avrupa’da Nazi İşgalinden kurtardığı bölgelerde kendisinin uydusu

niteliğinde olan sosyalist devletler kurdu veya kurdurttu. Bu devletlerin Marksist

teorinin öngördüğügibi proletarya ihtilali ile kurulmadığını söylemek bile fazladır.

Daha sonraki yıllarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde, işçi sınıfından ziyade, bazı

silahlı gruplar, SSCB’nin açık veya örtülü desteğiyle ülkelerindeki siyasi rejimi

devirip sosyalist bir rejim kurmak için çok uğraştılar. Bunların bazıları başarılı

oldu. Önemli bir grubu başarılı olamadıysa da, bu ülkelerdeki siyasal istikrarı

önemli bir şekilde bozdular. Neticede 1980’lerin sonuna gelindiğinde, Marksist

teori gözden düştü ve bizzat SSCB’nin kendisi, sosyalist devlet sisteminden

vazgeçti. Böylece sosyalist devlet sisteminin kapitalist devlet sistemine nazaran

başarısız olduğu ortaya çıktı. 1990’ların hemen başında, gerek SSCB, gerek diğer

sosyalist devletlerin ezici bir çoğunluğu, sosyalist devlet siteminden vazgeçtiler.

Böylece Marksist devlet teorisinin yanlışlığı pratikte de teyit edilmiş oldu”

(Gözler, 2009: 37).