

TBB Dergisi 2014 (110)
Mehmet AKÇAAL
59
hâle gelir. Bu durum ise, ön ödemeli taksitle satışın satıcı bakımından
ortaya çıkan en önemli yararlarından birine imkân tanır. Buna göre,
satıcı, mülkiyetini alıcıya naklettikten sonra satılanın bedelini elde
edememe gibi bir sorunla karşılaşmayacaktır.
Satıcı bakımından bir diğer yarar da arzın talebi karşılamakta
yetersiz kalması ihtimalinde gerçekleşir. Böyle durumlarda satılanın
devre hazır hâle getirilebilmesi bakımından, bu sözleşme türü, satış
bedelinin tamamen ödenmesine kadar satıcıya belli bir vade tanır.
Alıcı bazen sözleşmenin yapıldığı andan sonraki bir tarihte söz-
leşme konusu şeye ihtiyaç duyabilir. Evlenecek çiftlerin çeyiz hazır-
lıkları bu duruma örnek teşkil eder. Düğün hazırlığındaki çiftler ileri
bir tarihte yapacakları düğünden önce kısım kısım gerçekleştirecekleri
ödemelerle eşya ihtiyaçlarını karşılamayı talep edebilmektedir. Sözleş-
menin yapıldığı andan sonraki bir tarihte teslim alınması icap eden
şeylerin satışına ilişkin bu tür alım-satım ilişkileri, ön ödemeli taksitle
satış sözleşmeleri sayesinde mümkün olur.
Ön ödemeli taksitle satışların yaygınlaşmasının yararları ile bir-
likte bazı sakıncaları da vardır. Bu kapsamda tasarruf kabiliyeti sınırlı
olan kesimlerin bu sözleşme türü sebebiyle ödeme imkânlarını aşacak
şekilde borçlanmaya gitmeleri mümkündür
6
.
Ayrıca, bu tür satışlarda bedel kısım kısım ifa edildiği için, satıcı-
lar, peşin satışlardan daha yüksek bedeller talep etme eğilimi göste-
rebilirler. Bu durum ise satılanın bedelinin önemli oranda artması ile
sonuçlanabilir
7
.
Bu sözleşme türünde, yukarıda da ifade edildiği üzere, satıcı, be-
delin tamamen ödenmesinden sonra satılanı alıcıya devretmeyi üstlen-
mektedir. Bu noktada bedelin tamamen ifa edilmesine rağmen satıcı-
nın sözleşme konusunu teslim etmemesi hâlinde alıcının sözleşmeden
beklediği menfaatin karşılık bulamamasının da mümkün olduğu ifade
edilmelidir.
6
Her ne kadar Borçlar Kanununda söz konusu sözleşme türü için alıcının zor du-
rumda kalmasını önleyecek haklar öngörülmüş olsa da böyle bir tehlike her za-
man imkân dâhilindedir.
7
Atasoy / Taşkın / Acar, 134; Çörtoğlu, 264.