Background Image
Previous Page  407 / 533 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 407 / 533 Next Page
Page Background

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Gäfgen Kararı Bağlamında Ceza Muhakemesinde ...

406

mış bir adımdır. Bugüne kadar fail ceza hukukundan fiil ceza huku-

kuna geçiş, yargılama yönteminin değişmesi, hukuka aykırı delillerin

dışlanması gibi pek çok ilkesel ilerleme sağlamış ceza muhakemesi

hukuku; bu karar ile hukuka aykırı delillerin uzak etkisi öğretisini dış-

layarak, belli bazı durumlarda bu tür delillerin ispatta kullanılabilece-

ğinin kabulü edilmesiyle önemli bir mevzi kaybetmiştir.

Bu karar, ülkelerin iç dinamikleri de hesaba katılarak değerlen-

dirilmelidir. Gäfgen v. Almanya kararında görüldüğü üzere, Emniyet

Müdür Yardımcısı D, yaptığı hukuka aykırı işlemi ve bunun nedenini

bir not kağıdına yazarak soruşturma dosyasının içine yerleştirmiştir.

Bu davranış, o ülke insanın kültürüne ve iç dinamiklerine has bir tu-

tumdur. Aynı davranışı bizim ülkemizin insanından ve özellikle po-

lisinden beklemek fazla iyi niyetli bir yaklaşım olur. En ufak bir ge-

diğin büyütülüp büyük bir oyuğa çevrildiği, en küçük bir istisnanın

ise kural haline getirildiği ülkemizde özellikle kolluk kuvvetlerinden

böyle bir davranışın beklenmemesi gerekir. O halde ülkemiz açısından

hukuka aykırı delil, delil yasakları ve hukuka aykırı delilin uzak etkisi

öğretilerinin en ufak bir gediğe izin vermeyecek şekilde düzenlenmesi

ve uygulanması gerekmektedir. Oysa bu karar, ülkemiz ve ülkemiz

gibi düşünen ve hareket eden toplumlara sahip diğer ülkeler açısın-

dan büyük bir oyuk açacak niteliktedir. Bu açıdan da karar, büyük bir

talihsizlik olmuştur.

Ceza muhakemesi politikası açısından tamamen hukuka uygun

yöntemlerle elde edilen delil kullanılmak suretiyle maddi gerçeğe ula-

şılmak isteniyorsa, her ne amaçla ve hangi suçta olursa olsun bir ihlal

var ise bu ihlal suretiyle elde edilen delil ister doğrudan elde edilmiş

isterse bu delil kullanılarak elde edilmiş dolaylı başka bir delil olsun;

yargılamanın hiçbir aşamasında kullanılmamalı ve bunların dışlandığı

açıkça belirtilmelidir. Aksi takdirde söz konusu yargılamanın adilliği

daima tartışma konusu olacaktır. Yapılan ihlalinin işkence, insanlık

dışı muamele ya da işkence tehdidi olması açısından ise hiçbir fark

bulunmamaktadır. Bu tür ihlaller, nitelik açısından farklı olsalar da

yarattıkları etki ve neticeleri aynıdır. Dolayısıyla hiçbir şekilde himaye

ya da müsahama gösterilmemelidir. Bunun da yolu bu tür delillerin

her ne pahasına olursa olsun dışlanmalarından geçmektedir.