Background Image
Previous Page  408 / 533 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 408 / 533 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (111)

Murat Volkan DÜLGER

407

Öte yandan bu karar Avrupa İnsan Hakları Hukuku’nun sistema-

tiğinde ve bakış açısında ciddi bir çatlağa neden olmuş, bugüne kadar

iyi bir itibar edinmiş Mahkemenin de bu duruşunun sorgulanmasına

yol açmıştır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere benzer bir olayın Türkiye,

Bulgaristan ya da Romanya gibi bir ülkede gerçekleşmesi halinde böy-

le bir tavizin verilip verilmeyeceği tartışmalıdır. Ancak aynı durum

Almanya’da gerçekleştiğinde, önceki benzer kararlarda da görüldüğü

üzere, bu taviz rahatlıkla verilmiştir. Oysa Sözleşmeye taraf ülkeler

arasında ekonomik, sosyal ya da bir başka nedenle ayrım yapılmaması,

kararların politik saiklere değil, hukuki gerekçelere dayanılarak veril-

mesi gerekir. Söz konusu karar bu açıdan da düşündürücü olmuştur.

İnceleme konusu dava özelinde devlet görevlilerinin hayli zor ve

yoğun bir durumda hareket ettikleri son derece açıktır. Ancak bu du-

rum, Sözleşmenin 3. maddesini ihlal ederek maddi delil elde edildiği,

bu delillerin de daha sonra başvurucunun yargılandığı ceza davasında

kullanıldığı ve kararda bu delillere dayanıldığı gerçeğini değiştirme-

mektedir. Mevcut olayda durum çok önemli olmakla birlikte mutlak

değerler, işte tam da bu kriz zamanlarında, dimdik ayakta durmalı ve

uygulanmalıdır.

Yukarıda da belirtildiği üzere davanın esas tartışmalı konusunda

yargıçlar on bire karşı altı oy olarak ikiye bölünmüşlerdir. Azınlıkta

kalan yargıçlar, Mahkemenin çok daha açık ve kategorik bir

şekilde

ceza muhakemesinden “zehirli ağacın meyvesinin” dışlanması ge-

rekti

ği

ne ilişkin açıkça tanımlanmış bir kural oluşturması gerektiğini

vurgulamışladır. Sonuç olarak bu tartışma henüz tamamen kapanma-

mıştır ve gelecekteki benzer davalarda yeniden bu konuyla yüz yüze

kalınacaktır; zira kötü muamele yoluyla elde edilen bu gibi deliller,

benzer davalarda da belirleyici rol oynayacaktır

258

.

Bu noktada Prof. Dr. Perron’un

sözlerine dikkatle kulak vermek-

te yarar vardır:

“…Bir çok saygıdeğer meslektaşla extrem istisnai olaylarda

işkence tehdidi ve uygulanmasını meşru kabul etmek noktasında fikir birliği

içinde olsak da, hukuk devleti bunu kendini tehlikeye düşürmeksizin uygula-

maya geçiremez. Bu yüzden tartışmayı sürdürmeyi bırakmalıyız ve işkencenin

258

Buyse, s.1600.