Background Image
Previous Page  502 / 533 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 502 / 533 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (111)

Tennur KOYUNCUOĞLU

501

bütünleşen yer, zaman, alet, görev konuşma biçimleri ve jest ve kav-

rayışlarıyla birbirinden ayrılır. Bell, Ngarinyin Kabilesinin kültürü ile

durumu tanımlamaktadır:

Öyle ki, ‘ cinsiyet ilişkileri kendini erkek ve dişi insanlar biçimin-

de gösterse de, Ngarinyinler dişi ve eril enerjileri yaradılış biçiminde

kabul etmekte ve adlandırmaktadırlar’

24

. Ataerkil sistemin tersine bu

sistemde bir üstünlük sorunu yaşanmaz

25

:

‘Her zaman iki vardı ve bunlar her zaman dinamik bir karşılık-

lı ilişki halindeydi. Evrenbilimin bütünü vazgeçilmez ilişki yasasına

göre ve bu yasanın yansıması olarak birbirine bağlantılıydı. Batının

görüş biçimi ise azaltmacı çizgisel, tek ve parçalıydı; yasa insanlar ta-

rafından gücün kullanılmasıyla yapılıyordu ve değişkendi. Bu sisteme

‘üçken düşünme ‘ diyorduk; çünkü güç kişinin yönettiği zirveye doğ-

ru koni şeklinde yoğunlaşarak yükseliyordu. İlişki yasasını yansıtan

‘örnek düşünce’ sine göre ise hiç patron, üstün kişi olmamasının yanı

sıra ilişkiler de erkekle dişi arasında bütünleşmiş bir kalıptır. Sonuç

olarak üçgen düşünme dengeli değildir; erkekle sınırlıdır. Tam anla-

mıyla tanınan ve işbirliği yapılan dişi olmadığı sürece, üçgen düşünce

yeniden oluşuma açık değildir ve çökmüştür’.

Artık insanlardan tekinin, demek ki, ‘dişil’ ve ‘eril’ diye belirle-

nen cinsin, kendi alanında egemen olduğu, kendiliklerinden benim-

senen bir işbölümünün var olduğu düzen tarihe karışmıştır. Çünkü

ayrı cinslerin ayrı işler yaptığı bir dönemde erkek ve kadının birbirini

tamamlamanın ötesinde, birbirine eşitlenmesi de gerçekleşir. Sonraları

ise ‘Eşitsizlik’ asıl mesele olmuştur.

İrigaray, Sokrates öncesi filozoflara gönderme yapar

26

ve bilge ki-

şiye hakikatle ilham veren, bir dişi-doğa, kadın, Tanrıça’ ı başlangıç

olarak işaret eder. Ancak bu kaynağın saklandığını, çünkü öğretilerin

kadınla ilişkisiz ve kendine yeterli olması gerektiğini söyler. Böylece

‘derim ki’ sözcüğü ile başlayan usta, ‘dedi ki’ ile çırağının söyleminde

egemenliği daha sonra 19. Yüzyılda yerini cinsiyet egemenliğine bırakır.

Cins, cinsiyet, toplumsal cinsiyetten söz eder, oluruz. Genel ifade olarak

vurgulanan Cinsiyet (sex), toplumsal cinsiyet kavramıyla kutuplaşmaya

dönüşür.

24

Bell, s 44

25

Bell, s170-171

26

(Empedokles, Parmenides)Irigaray, Başlangıçta..s 13-16.