

TBB Dergisi 2014 (111)
Tennur KOYUNCUOĞLU
507
hem kendisi hem de haksızlıklarla karşı karşıya kalan tüm kesimler
için başı çektiği söylenebilir. Kürt kadınlarının bir adım önde oldukları
gözden kaçırılmamalıdır.
Fatmagül Berktay
45
, Batı modernleşmesinin ve ulus-devlet yarat-
ma sürecinin en gerilimli en çelişkili mücadele alanlarından biri, ka-
dının ve dişi olanın dışlanması üzerine kurulu bu ‘insan’ ve ‘yurttaş’
tanımlamasının kapsamının genişletilerek kadınları da içine alacak
hale getirilmesidir’, demektedir. Modernizm, insanı baş tacı yapan hü-
manist bir dünya tasavvurundadırlar ama bu dünyanın insanı, yurt-
taş yalnızca erildir. Bu durum modernizmde asla hümanist bir yapı
olamayacağını göstermektedir. Louise Bourgeois’ Maman(anne) adını
verdiği yapıtında hümanizmin ile feminizmin birlikte var olabilecek-
lerinden ziyade, aslında ayrıyken yok olduklarını zıtlarına dönüşerek
kendilerini imha ettiklerini anlatır
46
.
Yurdumuza geç gelen (1980’lerden sonra) politik feminizmi Pınar
Selek şöyle anlatıyor
47
:
‘Türkiye’de oldukça gecikerek politikaya dönüşen feminizm, ‘ka-
dın kurtuluşunun’ bu kuşatılmışlığı içinde kendi bağımsızlığını yarat-
mak için çetin bir mücadele içinde oldu. Gelişen teorik tartışmalar ve
politik mücadelelerle birlikte feminizm, yeni yaklaşımlar ve analizler
geliştirdi. İktidar mekanizmalarıyla içkinleşen patriyarkayla mücade-
lenin, cinsiyetçiliği diğer bağışıklıklardan soyutlayarak verilmesi du-
rumunda sonuç alınamadığını ortaya koydu. Yani feminizm salt ka-
dın hakları ve kadın ihtiyaçları savunusu olmaktan çok öteye geçti.
Bir özgürlük politikası olarak kadınların mağduriyetlerinin önlenmesi
yanında, cinsiyetçiliğin dayandığı bütün iktidar sistemlerini masaya
yatırdı, çeşitli iktidar mekanizmalarıyla bütünleşerek kurumlaşan ata-
erkinden kurtuluş iddiasını geliştirdi’.
Modernizm ile yeni bir ‘cinsellik ideolojisi’
48
ortaya çıkar. Fauca-
45
Fatmagül Berktay, Tarihin Cinsiyeti, Metis Yayınları, İstanbul, 2003, s 152
46
Bk. yasemin Çongar, Taraf gazetesi, 08.06.2010.
47
Türkiye’de Özgürlüğü Ararken, Cogito, Cinsiyetli olmak, Y.K.Y.2007, İst. s 126-
127.
48
İdeolojinin marxsist görüş içinde ancak ‘’sınıfsal’’ olabileceği, genel anlamda ide-
oloji kavramsallaştırmasının yanlış olduğu varsayılmıştır. Engels’e göre (Rona Se-
rozan, Devlet ve Hukuk Üzerine, May Yayınları, İstanbul, 1977, s 25-26) :
‘’Elin, dilin, beynin teke tek bireylere özgü kalmayıp, toplumun tümünü kucak-