

TBB Dergisi 2014 (112)
Emine BALCI
351
İncelenen filmlerin vizyona girdiği 1960’lı yıllardan kısa süre önce
hukuk alanında radikal bir dönüşüm yaşamış Türkiye Cumhuriye-
tinde, hukukun muhatabı olan halk, dönüşümün gerçekleştiği 1920’li
yıllardan 1960’lı yıllara kadar kitle iletişim araçları henüz yeterince
yaygınlaşmadığından yeni hukuku muhatabı olmadıkça veya muhata-
bı olanlardan dinlemedikçe öğrenebilme olanağı bulamamıştır. 1960’lı
yıllar melodramlarında yer alan mahkeme sahneleri ise halkın mah-
keme ile ve yeni hukukla ilk tanışması olmuştur. Halk ilk kez hâkimi,
savcıyı, avukatı mesleğini icra ederken görme olanağı yakalamıştır.
Yeni hukukun uygulanmasını da Yeşilçam filmlerinde görmüştür.
Friedman’ın popüler hukuk kültürünün oluşumunda ikinci etken ola-
rak gördüğü kitle iletişim araçlarıyla sunulan mesajlar burada kendini
göstermiştir. Yukarıda ayrıntısıyla değinildiği gibi Yeşilçam mahke-
me sahnelerinin popüler hukuk kültürünün oluşması doğrultusunda
verdiği mesajlar gerçeği yansıtmaktan öte melodramın özelliklerini
içeren kurgulardır.
Friedman, hukuk kültürünü müdahaleci bir değişkenlik olarak
açıklar. Yeni icatların yarattığı gereksinim, hukuku değiştirir. Bu etki,
tıpkı bir kimyasal reaksiyon gibidir. Toplumdaki değişmeler yeni ku-
rallar yaratır. Ancak Türkiye’de kurallar toplumu değiştirmeyi amaç-
lamıştır. Diğer ülkelerden iktibas edilen hukuk sistemiyle toplum Ba-
tılı değerlere adapte edilmek istenmiştir. Her ne kadar cumhuriyet
dönemi başlangıcında yeni hukuk sisteminin kurucuları, Türk toplu-
munun kültürüne uygun ülkelerin hukukunu iktibas ettiklerini söyle-
seler de bunu kabullenme ve uygulama aşamasında yaşanan sorunlar,
söylemler doğrulamamaktadır. Yani Türkiye’de kültür, hukuku oluş-
turmamış, hukukun kültürü oluşturması beklenmiştir.
İdeal olan, reel hukukun kitle iletişim araçlarıyla doğru yansıtıl-
masıdır. Bu kapsamda ideal reel hukuk iletisi, filmi izleyen ve hukuk-
çu olmayan bireyin gerçek yaşamda mahkemeye gittiğinde karışılaca-
ğı ortamın ve yargılama usulünün, suç ve adalete ilişkin reel hukukun
kabul ettiği mesajların yansıtılmasıdır. Başka bir ifadeyle, Türk mah-
kemesinde tanık olarak dinlenecek kişinin yemin ederken Amerikan
filmlerinde olduğu gibi sağ elini havaya kaldırmak zorunda olmadığı-
nı bilmesidir. Adalet kavramı da tanımlanması ve toplumsal yaşam-
da öğrenilmesi zor bir kavramdır. Çoğu insan kişisel çıkarlarını hak
zanneder. Hâlbuki adalet, bireyin çıkarına uygun olan değildir. Her