Background Image
Previous Page  353 / 413 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 353 / 413 Next Page
Page Background

Yeşilçam’dan Popüler Hukuk Kültürüne Mesajlar

352

bir bireyin aynı durumda ortak çıkarına hizmet edendir. Böyle olunca

mahkeme sahneleri ve adalet kavramını işleyen filmler bu anlamda

doğru sunumu yaparsa izleyicide çıkarına uygun olan her şeyin adalet

olmadığı algısı ve kültürü oluşur. İdama mahkûm edildiğinde Sok-

rates, kendisini kaçırarak kurtarmak isteyen öğrencilerine “Ben yaşa-

mım boyunca yasaların adil olmadığını ancak uymak gerektiğini söy-

ledim. Şimdi kaçarsam yaşamım boyunca savunduklarımı reddetmiş

olurum.” diyerek yasallık vurgusu yapmıştır. Hâlbuki incelediğimiz

filmlerde haksızlıkla karşılaşan kişiler yasalara uyma kaygısı taşımak-

sızın suç işlemektedirler. Filmlerde suça meşruiyet kazandırılmaya ça-

lışılan ve toplumsal çelişkiler ve haksızlıklar anlatılırken kullanılan

bir dil yerine her durumda yasalara mutlaka uymak gerektiği fikri

verilseydi çok daha farklı popüler hukuk kültürüne sahip bir toplum

oluşurdu ve oluşan bu toplumun bireyleri sorunlarını her zaman hu-

kuksal yöntemlerle çözmek alışkanlığını geliştirirdi. Pozitif hukukun

yetersiz kaldığı ve adaleti gerçekleştiremediği olgular da daha açık

bir zihinle tespit edilir ve bu sorunların yasal yöntemle giderilmesine

dair güçlü toplumsal talep doğardı. Böyle popüler hukuk kültürüne

sahip bireyler her işlem ve eylemlerinde hukuka uygunluğu ararlardı.

Böylece toplum bir taraftan eğlendirilirken, diğer taraftan sinema bir

eğitim aracı olarak işlev görürdü. Ancak filmlerin kurgu (bazen bilim

kurgu) oldukları ve reeli yansıtmak zorunda olmadıkları da unutul-

mamalıdır.

Friedman, filmlerde yer alan mahkeme sahnelerinin oluşturduğu

popüler hukuk kültürünün reel hukuka yönelik eleştiri ve değişim

talebini doğurup doğurmadığı, gerçeği mi yansıttığı yoksa kurgudan

ibaret mi olduğu konusunda yaptığı sorgulamada bu mahkeme sah-

nelerinin kurgudan ibaret olduğunu ve böyle değerlendirilmesi gerek-

tiğini söylemektedir. Filmlerde yer alan mahkeme sahnelerinde reel

hukuka ilişkin bir değişim talebinden ziyade toplumda yaşanan de-

ğişimlerin filmlerde yansıtıldığını belirtmekte buna örnek olarak da

L.A.Law dizisindeki çok kültürlülüğü yansıtan avukat karakterlerini

göstermektedir. Türk sinemasında yaşanılan mali sıkıntılar, senar-

yoların hazırlanma süreci düşünüldüğünde bu filmlerin reel hukuka

yönelik eleştiri ve değişim talebini doğurduğuna yönelik bir çıkarım

yapmak mümkün değildir. Elbette ki filmlerin bu amaca hizmet etme

zorunlulukları da yoktur. Zira kurgudan ibarettirler ve Friedman’ın