

TBB Dergisi 2015 (118)
Atilla PINAR
401
gecikmeden /zamanında /vaktinde / deminde /ötelemeden /ötelet-
meden /haksızı abad ve de haklıyı mağdur etmeden) karar vermektir.
Örneğin; bir özel sektör işçisinin tanık sıfatıyla defalarca ve gerek-
siz şekilde aynı mahkemece çağırılması halinde 2. Belki 3. Çağırılışın-
da işvereni / patronu tarafından (“Sen, burada, yanımda mı çalışıyor-
sun, yoksa adliyede mi? Her gün adliyedesin. Kusura bakma, benim
her gün ve düzenli çalışan işçiye ihtiyacım var. İşine son veriyorum.”
Denilerek) işinden kovulması durumunda maalesef bu yıkıma yol
açan biziz / yargıdır. Bu nedenle her bir kişinin yargıdaki işleminin
mümkünse bir defada ve ikinci kez çağırılmasına ve gerçekte mağdur
edilmesine yol açılmadan tastamam (tekrarına ihtiyaç duyulmayacak
şekilde) yapılması çok önemlidir. Buradaki örneğimizi bir ceza dava-
sında tanığın, mağdurun veya müştekinin defalarca ve gereksiz yere
çağırılmasına da uyarlayabiliriz.
Yine örneğin; cinsel saldırı mağduru bir kadının veya çocuğun
uzmanlarınca, detaylı, tüm yönleriyle ve bir defada beyanının alınma-
sı yerine, önce ve birinci aşamada polis karakolunda, ardından ikinci
aşamada ve bizzat savcı tarafından, ardından üçüncü aşamada açılan
kamu davasında ve 1. mahkemede hâkimce ve dördüncü aşamada da
1. mahkemenin görevsizlik kararıyla işi bir başka mahkemeye gönder-
mesi halinde yeni ve görevli 2. mahkeme hâkimince tekrar tekrar (esa-
sında tek mağdur ve tek olay ancak tam 4 kez hem de 4 farklı mercice)
dinlenmesi durumunda cinsel saldırının oluşturduğu maddi / mane-
vi yıkımın, tıbbi tabirle depresyonun /tramvanın /anksiyetenin 4 ayrı
zaman ve 4 farklı mekânda mağdura /müştekiye yaşatılması asla ve
asla adil /makul / tıbbi /insani /insan haklarına uygun değildir.
Empatinin (hâlden anlama melekesinin) en güçlü olması gereken
alanlardan birisi ve belki de en evvel geleni ise ahkâm-ı şahsiye (Sulh
Hukuk Mahkemesi) hâkimliğidir. Vesayet makamında oturan mes-
lektaşlarımızdır. Bu hâkimlerimiz klasik manada sadece hâkim değil-
dir. Sırf vesayet makamında oturmakla, devletimizin /Türk milleti-
nin kendilerine emanet ettiği her türlü kısıtlının /kimsesizimizin (ki
bunların neredeyse tek, biricik kimsesi vesayet makamındaki hâkim
meslektaşımızdır) /muhtacımızın (yaş küçüklüğü veya akıl hastalı-
ğı veya hapis hali veya bunama nedeniyle veya düşkün hale gelmesi