

Anayasa Mahkemesi: “Resmi Nikâh Olmaksızın Dini Nikâh Caizdir”
108
gibi, mevcut bütünlüğü de yitirerek
amorf
bir görünüme bürünmekte olduğu-
nu
söylemektedir.
12
Yine hâkim ERTEKİN de, “
Mesleki istikbalin iktidar ve güç ile olan me-
seleye bağlı olduğu bir meslek örgütü içindeki ilişki sisteminin mensuplarına
nasıl bir gerilim dayattığı üzerinde düşünmek zorundayız. Bu güne kadar hiç
ilgilenilmemiş, belki de fincancı katırlarını ürkütmemek için bir köşede bıra-
kılmış bir sorundur bu. Böyle bir kültürde herhangi bir talebinizi meşrulaştır-
manızın tek yolu güç ve iktidara yakın olmak, onunla yakınlaşmak, yakınlaş-
ma araçlarını yollarını geliştirmek ise eğer bu durumda meşru ilişkilerden ve
davranışlarınızın herkesin ve toplumun önünde haklılaştırması sorunundan
uzaklaşmaya başlamışsınız demektir
. Bu aynı zamanda ahlaki sınırlama-
lardan uzaklaşmak ve bunun yerine güç ve kudret ile ilişki geliştir-
meye dayalı kapalı ve el altından yürütülen bir ilişki biçimini ku-
rumsallaştırmak demektir. Bugün yargının içinde olduğu “kültür”
tam da böyle bir hiyerarşik kültürdür.
Böyle hiyerarşik ilişki geliştiren
bir meslek alanının etik değer ve ahlaki bir olgunlaşma yaratabilmesinin ne
kadar zor olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Eğer ahlaki ve etik ilkelerimiz
iktidar ve güce dönük olarak oluşuyorsa ahlaki davranışlarımız da,
yani örneğin kınama ve yerme eğilimlerimiz de kaçınılmaz biçimde
iktidar dışındakilerin “yaramazlık”larına, bu yaramazların itiraz
ve “isyan”larına yönelebilir.
Buna karşılık, bu ahkaki ölçeğin asıl olarak
iktidar ve güç sahiplerinin davranışlarını ölçebilecek bir eğilimi hiçbir biçim-
de bulunmamaktadır. Böyle bir yargı kültürü kaçınılmaz olarak gücün bizzat
kendisini ahlakileştirirken, zayıfın bizzat kendisini de ahlaki bir zaaf sorgula-
masına taşımakta eşsiz bir heyecan duyar. Oysa,
yargının, toplumsal iş-
levini yerine getirmesini mümkün kılan şey güç ve iktidar merkezi-
nin dışında durabilme kapasitesi ve buna ilişkin dayanıklı pratikler
üretebilme yeteneğidir.
Bu nedenle Türkiye’de yargının içinde bulunduğu
iktidar, güç, ahlak ve etik ilişkilerini mutlaka toplumsal sorgulamamızın bir
konusu haline getirmek zorundayız. Aksi takdirde, toplum, kendi haklarının
geliştirilmesi ve derinleştirilmesi konusundaki beklentilerini daha da uzağa er-
telemekten başka bir şey yapamayacaktır. Çünkü,
nasıl bir yargıya, nasıl
bir yargıca/savcıya, nasıl bir yargı kültürü ve etiğine sahip oldu-
ğumuz sorusu gerçekte hangi haklara sahip olduğumuz sorusu ile
aynıdır.
”
13
diyerek, yaşamsal bir başka saptama yapmıştır.
12
Orhan Gazi Ertekin, Faruk Özsu, Muzaffer Şakar, Yargıda Kumpasın Köşe Taşları
AKP ve Cemaat, İstanbul, 2014, s. 234, 235
13
Orhan Gazi Ertekin, Yargı Meselesi Hallolundu!, Ankaral, 2011, s. 142, 143