

Kadının Üreme Hakkı, Kürtaj, Çocuk Düşürme ve Düşürtme Suçları
104
len şartlara uygun olarak
gebeliği önleyici yöntemleri
uygularlar” hükmü
bulunmaktadır. Dolayısıyla 2827 sayılı Kanun’un 8/2 maddesi, gebeliği
önleyici rahim içi araç vb. yöntemleri ilgili yönetmelikte belirtilen usul
ve şartlara uymaksızın uygulayan kişiler açısından geçerli olup rahim
tahliyesi yapan hekimler açısından geçerli değildir.
Tüzüğün 15’inci maddesine göre izin belgesi
rahim tahliyesi ve
sterilizasyon için başvurulduğunda eşe, veliye veya vasiye imzalatılır.
Eşin, ya da vasinin gelmemesi halinde, bunların sterilizasyon ya da
rahim tahliyesine izin verdiklerine ilişkin yazılı ve imzalı belge ye-
terli sayılır. Belgeyi getiren, imzanın sahibine ait olduğunun hukuki
sorumluluğunu kabul ettiğine ilişkin bir belgeyi de imzalamak zorun-
dadır. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 22’inci maddesinin birinci fık-
rası gereğince, gebeliğin sonlandırılmasına ilişkin kadının rızasının
aydınlatılmış olması gerekir. Bu bağlamda aydınlatılmış rıza kavramı,
fiil ehliyetinden daha geniş bir algılama ve muhakeme yeteneğini ge-
rektirmektedir. Yukarda açıklandığı üzere ‘Kadınlara Yönelik Şiddet
ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa
Konseyi Sözleşmesi’nin 39’uncu maddesinde de aynı yönde düzenle-
meler bulunmaktadır.
Kendi görüşlerini serbestçe oluşturma olgunluğuna erişmiş ço-
cuklarda gebeliğin sonlandırılmasına ilişkin olarak ise, velayet altın-
da bulunan küçükler için çocuğun yanında velisinin, vesayet altında
bulunan küçükler için vasisinin ve sulh hukuk mahkemesinin izninin
aranması hususu uluslararası düzenlemeler açısından değerlendiril-
diğinde, adeta hukuksal bir çıkmaz ile karşılaşılmaktadır. Çünkü her
şeyden önce, Türk Ceza Kanunu’nun 103/1-a maddesi gereğince, on
beş yaşını tamamlamış ve cinsel ilişki fiilinin hukuki anlam ve sonuç-
larını algılama yeteneğine sahip çocuklar ile karşılıklı rızaya dayalı
olarak kurulan cinsel ilişki “çocuğun cinsel istismarı” suçuna vücut
vermemektedir. Yine Türk Ceza Kanunu’nun “reşit olmayan ile cinsel
ilişki” başlıklı 104 üncü maddesinde, cebir, tehdit ve hile olmaksızın,
on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişinin,
şikâyet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıla-
cağı hükmü bulunmaktadır.
Şikâyet şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanılması niteliğinde
olup reşit olmayan ile rıza ile cinsel ilişki halinde, şikâyet hakkı karşı