Previous Page  408 / 545 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 408 / 545 Next Page
Page Background

407

TBB Dergisi 2017 (128)

Hasan DURSUN

nımlarken iki unsura büyük önem vermiştir. Lenin bu aristokrasiyi

ilk planda somut bir şekilde analiz etmiş ve onların tarihsel bağlamda

sosyo-ekonomik statülerini incelemiştir. Lenin’in bakış açısına göre

işçi aristokratları imtiyazlı, iyi ücret ödenen ve sıklıkça çalışan sınıfın

en iyi nitelikli tabakasını oluşturmaktadır. Bu durum özellikle XIX.

yüzyıl ile XX. yüzyılın başlarında kendisi imtiyazlı konumda bulunan

ülkeler örneğin en büyük sömürgeci ülke Birleşik Krallık bakımın-

dan oldukça geçerlidir. Çalışan sınıfın aristokratlarının gerçek maddi

koşullarının proletaryanın ezici çoğunluğunun yaşam koşullarından

farklı olması yüzünden, söz konusu aristokratlar, burjuva ideolojisi-

nin işçi sınıfının ve işçi sınıfı hareketlerinin içerisine yayılması bakı-

mından bir “giriş kapısı” (platform) oluşturmuşlardır. Bundan da öte

söz konusu aristokratlar “fırsatçı” (opportunistic) sosyal partilerin ve

sendikaların başkanlığını da yürütmüşlerdir. İşçi aristokratlarının

başkanlık yürütmeleri şeklindeki bu ikinci yönü, Lenin tarafından işçi

sınıfı aristokrasisinin, burjuva ideolojisinin işçi sınıfı hareketlerine

sızmasının bağıntısı olarak vurgulanmıştır.

144

Çağdaş kapitalizmin somut tarihsel çözümlemesi, işçi sınıfı aris-

tokrasinin doğumuna yol açan sosyo-ekonomik koşulların esaslı bir

şekilde değiştiğini göstermektedir. Gerçekten de gelişmiş kapitalist

ülkelerin çoğunda işçi sınıfı aristokratları hem sayısal olarak hem de

önem açısından bir düşüş eğilimine girmiştir. Bu aristokratlar imti-

yazlı konumlarını ve daha iyi yaşam koşullarını sınıf savaşımı sonucu

kazanmak yerine kapitalistlerle yaptığı anlaşma sonucu kazanmışlar-

dır. Bu yüzden kararlı bir sınıf savaşımı sonucu yüksek ücret elde eden

işçiler, işçi sınıfı aristokrasisine ait değildir.

145

Çağcıl kapitalizmde, bir yandan, tekelleşme ve emperyalizmin

devlet tekeli karakteri, diğer yandan, makineleşme ve özdevinimin

etkisi yüzünden çalışan kesimin önemli bir kısmı proletaryadan fark-

lı bir kimlik kazanamamıştır. Daha açık bir deyişle, çalışan kesimin

önemli bir kısmı, üretici olmayan hizmet kesiminde iş bulduğu için

proletaryanın sayısı hızla çoğalmaktadır. Bu durum kısmen “hizmet

çalışanları” (employees) olarak adlandırılan kesim için de geçerli bu-

144

Mbengo, s. 35-36.

145

Mbengo, s. 36.