Previous Page  404 / 545 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 404 / 545 Next Page
Page Background

403

TBB Dergisi 2017 (128)

Hasan DURSUN

ülkede bir sınıf anlayışının bulunmadığı gerekçesiyle itiraz edebilir.

Bu itirazın haksızlığına aşağıda temas edilecektir.

Türkiye’de XIX. yüzyıl Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi açık

bir sınıf karşıtlığı ve bilinci bulunmadığı için aslında sınıf kavramı-

nın kullanılmasına da gerek yoktur. Zira yukarıda ayrıntılı bir şekil-

de üzerinde durulduğu üzere “sınıf” kavramından bahsedilebilmesi

için öznel bir unsurun, daha somut bir deyişle, “bilinç” unsurunun

bulunmasına gerek vardır. Hâlbuki ülkede işçi kesiminin önemli bir

kesiminin sınıf bilincine sahip olduğunu savlamak olanaksızdır. Öte

yandan Türk toplumunun yapısı da sınıf bilincinin doğumuna engel

oluşturmaktadır. Zira ülkede yarı feodal bir düzen

134

egemen bulun-

makta, keskin sınıf karşıtlığı

135

ve bilincine yol açacak şekilde burjuva-

zi ile proletarya şeklinde yalnızca iki temel sınıf bulunmamaktadır.

136

134

Örneğin ağalık.

135

Ülkede sınıf karşıtlığının oluşmasına bir başka engelini, sanayiin yeterince geliş-

memiş olması oluşturmaktadır. Gerçekten de Zarakolu’nun belirttiği üzere eko-

nomileri büyük ölçüde tarıma dayalı olan bir ülkede, tarım sektöründe az çok

piyasaya kapalı aile ekonomilerinin egemen olması, sanayi ve hizmet sektöründe

çok sayıda işçi çalıştıran çağcıl işletmelerin gelişmemiş olması, sanayileşmiş ülke-

lerde başkalarını istihdam edecek sermayeye sahip olan burjuva sınıfı ile emekle-

rini satmaktan başka geçim olanağı bulunmayan “işçi sınıfı” (proletarya) arasında

görülen iktisadi farklılaşma ve sınıf mücadelesinin ortaya çıkmasını önlemekte-

dir. Bkz. Zarakolu, s. 42. Aslında Türkiye’de keskin nitelikte bir sınıf karşıtlığı

olsa bile Marksistlerin savunduğu görüş olan işçi sınıfının ayaklanarak iktidarı

ele geçirmesi ve kapitalist ücret dizgesini ortadan kaldırması olgusu benimsene-

bilecek bir tutum değildir. Zira böyle bir ihtilal durumunda tarihte çok sayıda

örneği görüldüğü gibi özgürlüklere ağır bir pranga vurulmuş olacak ve insanlık

büyük acı ve kahırlar yaşamış olacaktır. Öte yandan Garofalo’nun isabetli olarak

belirttiği üzere kapitalist sınıf aleyhine yapılacak bir ayaklanma, zalimler kadar

mazlumları, en nefret edilen zenginler kadar zavallı yoksulları da ezecektir. Bkz.

B.R. Garofalo, Criminologia Suç, Suçlu ve Ceza (Çeviren Muhittin Göklü), Nur-

gök Matbaası, İstanbul 1957, s. 153.

136

Ancak bu açıklamalardan Marksistlerin sınıf kuramının değersiz olduğu ve Türki-

ye açısından geçersiz olduğu sonucu çıkartılamamalıdır. Gerçekten de Kapani’nin

belirttiği üzere Marksist sınıf kuramının günümüzde değerlendirilmesi yapılırken

dogmatik yargılardan ve genellemelerden kaçınmak gerekmektedir. Daha açık bir

deyişle, ne bazı Ortodoks Marksistlerin yaptığı gibi bu kuramın XIX. yüzyıldan bu

yana evrensel değerinden hiçbir şey kaybetmediği ve çağcıl kapitalist toplum mo-

dellerine de aynen uygulanabileceği ileri sürülebilir ne de kimi eleştiricilerin sav-

ladıkları gibi Marksist görüşün artık geçerliliğini bütünüyle yitirdiği söylenebilir.

Gerçekten de çağımızda ekonomik olarak gelişmiş endüstri toplumlarında sınıf

kutuplaşmasının gerçekleşmediği, aksine sosyal farklılaşmanın azaldığı inkâr

edilmez bir olgu olsa da bu durumdan sınıf farklılaşmasının tümüyle silindiği ve

çatışmanın ortadan kalktığı sonucunu çıkartmak doğru değildir. Bir başka deyiş-

le, sınıf çatışması ortadan kalkmamış, sadece eski şiddetini kaybederek yumuşa-