

342
Ayrılıkçı Hareketlerin Ulusal Kurtuluş Hareketi Statüsü Kazanması: Hukuki ve Siyasi Boyutlar
Kısacası kimi ayrılıkçı hareketler, halkı temsil yeteneklerinin yük-
sek olması, örgütsel yapılarının sağlamlığı, mücadelelerini yönelttikle-
ri tarafların uzlaşmasız tutum sergilemeleri, oluşan ağır insan hakları
ihlallerinin uluslararası barış ve güvenliği bozması gibi sebeplerin et-
kisiyle uluslararası toplum tarafından geç de olsa destek görmüş, ulu-
sal kurtuluş hareketi olarak tanımlanmış ve insancıl hukuk koruması
altına girmişlerdir. Bu konuda en iyi örnekler Filistin Kurtuluş Örgütü
(FKÖ) ve Güney Batı Afrika Halkı Teşkilatı (SWAPO)’dur.
FKÖ, çoğu ülke tarafından Filistin halkının resmi temsilcisi ola-
rak tanınmış ve belirli dokunulmazlıklar ve diplomatik haklar elde
ederek BM Güvenlik Konseyi’ne devletlerle eş bir statüde katılmıştır.
Ayrıca BM Genel Kurulu SWAPO’yu kurtuluş hareketi olarak tanımış
ve siyasi çabalarını desteklemiştir. Özetle, BM terörün araçsallaştırıl-
dığı hareketleri desteklemezken, davasının haklılığına inandığı müca-
deleleri, uluslararası güç dengesi durumunun mümkün kıldığı ölçüde
desteklemiştir. Nitekim PKK, Bask Bölgesi Bağımsızlık Örgütü (ETA),
İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), Filistin İslami Cihat Örgütü, Tamil
Elam Kurtuluş Kaplanları gibi hareketler de çoğunlukça terör örgü-
tü olarak kabul edilirken, pasif direniş sergileyen ya da terörü araç
haline getirmeyen hareketler (Hindistan Ulusal Kongresi, Mozambik
Kurtuluş Cephesi ya da Büyük Millet Meclisi Hareketi gibi) ise ulusal
kurtuluş mücadelesi olarak görülmüştür.
Sonuç
XX. yüzyılın ikinci yarısında süje haline gelmeye başlayan ulu-
sal kurtuluş hareketlerinin sömürgeci tahakkümüne, ırkçı rejime ve
yabancı işgaline karşı sürdürdüğü mücadeleler, yeterli halk desteği
almaları, makul gerekçelere dayanmaları, doğru yöntem ve araçları
kullanmaları yanında, Ek 1 No’lu Protokole uygun olarak savaşçıla-
rının çatışmaları astlarından sorumlu olan bir komutan tarafından
yürüttükleri, uzaktan fark edilebilir sabit ve ayırıcı bir işarete sahip
oldukları, silahlarını açık bir şekilde taşıdıkları ve savaş hukuk ve ge-
leneklerine uydukları müddetçe hukuki ve meşru görülmüştür.
Fakat bu kıstasların karşılanıp karşılanmadığını değerlendiren üst
bir otoritenin uluslararası sistemde bulunmayışı ve devletlerin ayrı-
lıkçı hareket mensuplarıyla eş bir konumda çatışmayı imtiyaz hatta