Previous Page  184 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 184 / 405 Next Page
Page Background

183

TBB Dergisi 2017 (131)

Müzeyyen EROĞLU DURKAL

eski tarihli bir kararına göre:

“…Tazminat, kişinin uğradığı zararları kar-

şılar; bunların acısını çıkartmaya yarar ve bir dereceye kadar saldırıların ön-

lenmesinde etkili olur. Zararlar maddî veya manevî olabilir. Maddî zararların

karşılanması zorunlu ve olağan iken çok kez acısı maddî kayıplardan daha

ağır olan manevî zararların karşılanma yollarının kapalı tutulması elbette ki

düşünülemez. Manevî zarar sorunu, zararın değerlendirilmesi ve giderilmesi

yönlerinden özelliği ve büyük güçlükleri olan bir sorundur. Özellik ve güçlük,

insanın manevî varlığına yapılan saldırıların tahriplerini ölçüye vurmaktaki

imkânsızlıkta ve manevî kayıpların telâfi kabul etmez niteliğindedir. Ancak bu

böyledir diye insanın bir bölüm kişilik hak ve yararlarının korunmayacak yü-

züstü bırakılması elbette düşünülemez. Onun içindir ki, konuya ilişkin olarak

eksiksiz değilse bile olabildiğince yeterli hükümler yasalarda yer almıştır…

Para bugün için hâlâ mübadele aracı ve hesaplaşma birimi olarak fiyatların

adlandırılmasında, borçların yerine getirilmesinde, eşya ve hizmet karşılıkla-

rının ödenmesinde, değerlerin, servetlerin ölçülmesinde kullanılan en elveriş-

li tek buluş olduğuna göre, manevî zararların değerlendirilebilmesinde ve kar-

şılanmasında paradan yararlanmaktan kaçınılamayacağı ortadadır. Para, bu

alanda eksiktir, yetersizdir; ancak daha iyisi ve elverişlisi bulunmadığı içindir

ki aracılığından vazgeçilememektedir. Paranın manevî zararları karşılamak

üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevî kaybı geri getirip yerine koydu-

ğu yahut manevî varlığın bir bölümünün onunla mübadele edildiği anlamını

taşımaz. Paranın bu alanda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen

kimsenin duyduğu ağır manevî acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştır-

maktan; bozulan manevî dengeyi onarıp düzeltmekten; bir teselli, bir avunma,

bir ruhî tatmin aracı olmaktan ibarettir. Manevî varlıkların hiçbir saldırıdan

zarar görmeyeceğine inanan veya manevî kayıpları için herhangi bir tatmin

yolunu gerekli görmeyen kimi insanlar bulunabilir. Ama bunların sayısı pek

azdır. Büyük çoğunluk genel olarak uğradığı haksız saldırıların hesabını so-

rar ve zararlarının karşılanması yollarını arar. Bunu başarınca da bir tatmin

edilmişlik duygusuna, hafifliğe, ferahlığa kavuşur.”

6

Anayasa Mahkemesi

de söz konusu kararında; maddi kayıplardan daha ağır olan manevi

zararların karşılanmasının mutlak bir zorunluluk olduğunu, ancak bu

saplanması”, Selçuk

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

, C: 6, S: 1-2, 1998, s.168;

Atay-Odabaşı-Gökcan, s. 165; Tuncay Armağan, İdarenin Sorumluluğu ve Tam

Yargı Davaları, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1997, s. 284; Eren K.Gönen, “İdari Yargı-

da Manevi Tazminat Meselesi”,

Danıştay Dergisi

, S: 108, Ankara, 2004, s. 33.

6

Anayasa Mahkemesi, 11.02.1969, E: 1968/33, K: 1969/12, RG: 02.07.1969, Sayı:

13238.