

207
TBB Dergisi 2017 (133)
Dilşad Çiğdem SEVER
mümkündür. Kanunun terörle mücadeleden doğan zararları da kar-
şılamayı amaçlaması, Kanun’da sınırlandırıcı bir hüküm olmama-
sı, hatta rücu mekanizmasına ilişkin hükümlerin varlığına rağmen
Danıştay’ın bu Kanun kapsamına giren davaları doğrudan kusursuz
sorumluluk olarak değerlendirmesi kanunun lafzına ve sorumluluk
hukukunun temel ilkelerine aykırı bir yaklaşımdır.
Danıştay’ın çok uzun süre bu Kanun kapsamına girebilecek uyuş-
mazlıklarda ancak maddi tazminat istenebilmesi nedeniyle manevi
tazminat istenemeyeceği yolundaki içtihadı ancak yakın zamanlarda
dönüşüme uğramıştır. Kanun’un lafzından bu tür bir sonuç çıkarıla-
mayacağı gibi, Anayasa Mahkemesi’nin 2009 yılında yayımlanan ve
Kanunun manevi tazminat taleplerine ilişkin bir sınırlamayı içerme-
diği belirten ret kararı karşısında Danıştay’ın yakın zamana kadarki
tutumu Kanunun amacına aykırı bir sonuca yol açmıştır. Anayasa
Mahkemesi de konuyla ilgili bireysel başvurularda manevi tazminat
taleplerinin reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine ka-
rar vermiştir.
Yargı kararlarındaki bir başka sorun ise bu Kanunun terörle bağ-
lantılı bütün davalarda gidilmesi zorunlu bir yol gibi görülmesidir.
Oysa düzenlenen bu yol idari yargıdaki ön karar mekanizmasından
farklı olarak karşılıklı irade açıklamasına dayanan bir özel hukuk söz-
leşmesidir ve hem sadece maddi zararları içermesi nedeniyle kapsam,
hem de tazminat sınırı olması nedeniyle miktar bakımından son de-
rece farklıdır. Dava açmak için mutlaka bu yola gidilmesinin zorunlu
olduğu açıkça Kanunda belirtilmediği gibi, İYUK 13. madde hükümle-
rine göre dava açılmasını engelleyici bir hüküm de yoktur.
Terörle bağlantılı zararlarda idarenin sorumluluğun idarenin
toplumsal güvenlik ve huzura ilişkin kamusal işlevlerinin yerine ge-
tirilmesiyle ve insan haklarının gerçekleştirilmesi konusundaki po-
zitif yükümlülükleriyle bağlantısı ve bu kapsamda terörle bağlantılı
zararların toplumsallaştırılması işlevi dikkate alınmalıdır. 5233 sayılı
Kanun’un yorumlanmasında da sorumluluğu daraltıcı, hak arama öz-
gürlüğünün kullanılmasını sınırlandırıcı ya da idarenin kamusal işlev-
lerini azaltıcı nitelikte yorum yapılmamalı, temel hak ve özgürlükleri
gözeten bir yorum ve anlayış hâkim olmalıdır.