

574
Sınai Mülkiyet Kanunu ve Yargıtay Uygulamasında Marka Hukukunda Tazminat
istikrardan bahsedilemez. Gerçekten fikri mülkiyet haklarının soyut
haklar olmaları hasebiyle marka değerini belirlemek, marka sahibinin
ve markanın uğradığı zararı somutlaştırmak kolay değildir. Bunun
yanı sıra kanunda yer alan fiili zarar, yoksun kalınan kazanç, manevi
tazminat, itibar tazminatı gibi iç içe geçmiş tazminat türlerini ayrıştır-
mak işin doğası gereği bazen çok zordur. Yargıtay kararlarında yek-
nesaklığın sağlanamaması ve hükmedilen tazminat türlerinin yeterin-
ce gerekçelendirilmeden genel ifadelerle geçiştirilmesinde bu sayılan
sebepler etkili olmuştur. Ancak marka hukukunda en sık karşılaşılan
markaya tecavüz sonucu tazminat isteminin önemi de göz önüne alın-
dığında, her kararın hukuki alt yapısının net olarak ortaya konulması
gerekir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte marka
hukukunda tazminat ile ilgili bazı değişikler yaşanmıştır. Örneğin 556
sayılı KHK’nın kaleme alınış tarzından doğan, maddi tazminatın ku-
sursuz sorumluluk olup olmadığı tartışması SMK ile sona erdirilmiş-
tir. Marka hakkının ihlalinde tazminat sorumluluğunun klasik kusur
sorumluluğu olduğu açıklığa kavuşturulmuştur. İtibar tazminatı ba-
kımından sorumluluk şartları genişletilerek daha net ifadelerle belir-
lenmiştir. Yoksun kalınan kazancın hesaplanması usullerinde “marka-
nın kullanılması” ibaresi kaldırılarak tazminat hesabının kolaylaşması
amaçlanmıştır. Bu sayede artık hammadde ve satış maliyetleri gibi
işin doğası gereği oluşan giderler tecavüz yoluyla elde edilen gelirden
mahsup edilmeye devam edilecekken, muhasebe ve personel giderleri
gibi genel ve işletmesel masraflar ile reklam masrafları kazançtan dü-
şürülmeyecektir. Böylece daha yüksek tazminat miktarlarına hükmet-
me imkânı doğmuştur. Tüm bu değişiklikler olumlu olarak görülebilir.
Kanunda marka hukukunda manevi tazminatın şartları ve kriter-
leri hakkında herhangi bir düzenleme yapılmaması eleştiriye açıktır.
Böyle olunca Yargıtay kararlarında her tecavüz fiili sonrası manevi taz-
minata mutlaka hükmedildiği, kimi zaman da itibar tazminatı yerine
manevi tazminata hükmedildiği görülmektedir. Ayrıca marka huku-
kunda manevi tazminatın miktarını ölçme noktasında genel hüküm-
lerin yetersiz kaldığını da belirtmek gerekir. Diğer taraftan markanın
itibarının zedelenmesini tazminat sebebi olarak gören itibar tazminatı
düzenlemesi de eleştiriye açıktır. Zira markanın itibarının zedelenmesi
diğer tazminat kalemleri içinde zaten değerlendirilmektedir.