Previous Page  149 / 705 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 149 / 705 Next Page
Page Background

148

Kurgudan Gerçekliğe Uzanan Bir Tartışma Alanı: Susma Hakkının İdare Hukukunda ...

ve Francis gibi idarenin faaliyetleriyle ilgili susma hakkının ele alındı-

ğı kararlarında İHAM, her bir olayın kendi özelliklerinden hareketle,

ihlâlin varlığı veya yokluğu hakkında bir sonuca ulaşmaktadır. Öğre-

tide bu kararlar arasındaki çelişkilerin de dile getirildiği görülmekle

birlikte, Strazburg Mahkemesi’nin uyuşmazlığın özelliğine yönelik

olarak kavramları yeniden yorumlaması söz konusu olmaktadır. Zira

susma hakkının gündeme geldiği hem idarî hem cezaî karakterdeki

uyuşmazlıklarda gri alanlar yoğunluktadır.

Bu kapsamda, susma hakkının idare hukukuyla ilişkisinin bulun-

madığı yönünde getirilecek kesin ve daraltıcı bir yorum, âdil yargı-

lanma açısından yerinde olmayacaktır. Genel olarak İHAM içtihadına

göre, idarenin bilgi ve belge toplama yetkisine saygı gösterilmekle bir-

likte, bu yetkinin bir suç isnadı amacıyla yürütülmesi bakımından; bir

zorlama, yani otonom bir kavram olarak zorlayıcı herhangi bir idarî

veya cezaî yaptırım tehdidinin bulunması, yeterli usulî güvencelerin

sağlanmaması ve idarenin elde ettiği bilgi ve belgelerin başka bir ceza

yargılamasında kullanılması, susma hakkının ihlâline neden olacaktır.

Ayrıca 1982 Anayasası, açık bir hükümle beyan delili yanında fiziki

delilleri de kişinin kendini veya yakınlarını suçlama yasağının kap-

samına alarak, İHAS gibi uluslararası sözleşmelerin, ABD Anayasası

gibi çeşitli ülke anayasalarının ilerisine geçen bir yaklaşım göstermek-

tedir. İdare tarafından yapılan denetimlerde kişinin bilgi ve belge ibraz

etmemesinin dayanağını bizatihi Anayasa oluşturmaktadır ve susma

hakkı bu temel eksende idare hukukunda uygulanabilme olanağına

kavuşmaktadır. Dolayısıyla geri planda bir suç isnadı olup olmadığına

bakılmaksızın idarenin yapacağı denetimde, idarece yapılan isteklere

uyulmamasının her durumda susma hakkının kapsamı dışında tutul-

ması Anayasa’ya uygun düşmeyecektir.

Ancak Anayasa’nın bu konuda mutlak hükmü varken, örnekler-

den gördüğümüz üzere susma hakkının kullanılmasına kanun koyucu

zorlayıcı yaptırımlar bağlamaktadır. Bu durumda idarenin, Anayasa

ve kanun arasındaki çelişki noktasında ne doğrultuda hareket edece-

ği hususu önemlidir. Sanıktan delile gidilmeyen ceza hukukunda ol-

duğu gibi idare hukukunda da kamusal yarar uğruna bireysel yara-

rın feda edilememesi gerekmektedir. Ayrıca insan haklarına saygıyı