

149
TBB Dergisi 2018 (134)
Mutlu KAĞITCIOĞLU
özüne yerleştirmiş bir devletin, kişinin susma isteğine saygı duyması
evleviyetle gereklidir. Bu noktada susma hakkının idare hukukunda
uygulanmasının kabulü halinde, bir
“yararlar yarışması”
ortaya çıka-
caktır. Bireysel yarar ile kamusal yararın nasıl dengeleneceği meselesi,
özellikle idarî yargılama öncesinde yürütülen idarî faaliyetlerle ilgili
olarak gündeme gelecektir. İdarenin denetim ve yaptırım uygulama
yetkilerini kullanırken ileri sürülebilecek susma hakkının ihlâli iddia-
sı, bireysel yarar ile kamusal yararın denkleştirilmesi ve somut olayın
özelliklerine göre idare tarafından nazara alınmalıdır. Zaten susma
hakkının kullanılması halinde de idare kanuna dayanarak, takdir yet-
kisiyle ve/veya diğer yollarla ulaştığı veriler eşliğinde bir işlem tesis
edecektir. Bu doğrultuda, susma hakkını kullanması nedeniyle kişiye,
kendi iradesi dışında bir baskı veya zorlama yoluna başvurulmama-
sı gerekmektedir. Ancak kanun koyucu, örneklerini verdiğimiz üze-
re Anayasa’ya aykırı olarak bilgi ve belge sunmama fiilini suç olarak
kabul edebilmektedir. Birçok farklı tartışmayı barındıran bu konunun
güçlükleri iki yolla aşılabilecektir. İlk yol, Anayasa’nın 38. maddesinin
5. fıkrasındaki susma hakkına yönelik içeriğin yeniden düzenlenme-
si veya metinde hakkın kullanımına ilişkin istisnalar öngörülmesidir.
İkinci yol ise Anayasa’da bir değişiklik yapılmayarak, mevcut düzen-
lemeye aykırı kanun hükümlerinin ve diğer düzenleyici işlemlerin
Anayasa’ya uygun olarak yenilenmesidir.
İdarî yargılama öncesinde geçerli olan benzer durum, idarî yar-
gılama aşaması için de söz konusudur. Re’sen araştırma ilkesi çerçe-
vesinde, yargılamadaki aktif katılımı dışında idare yargıcının, ispat
yükünü dağıtması durumunda, ispat yükü üzerinde olan davacının
susma hakkını kullanmasında hukukî bir engel bulunmadığı düşünce-
sindeyiz. Diğer yandan açıkladığımız üzere susma hakkının davacının
aleyhine yorumlanamayacağı kuralı olmakla birlikte, mahkemenin
re’sen araştırma yetkisine rağmen yargılama süreci davacı tarafından
verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen iddiaların is-
patı noktasında tıkanırsa, bu sürecin davacı lehine gelişmeyeceği de
belirtilmelidir. Zira idarî yargılamada susma hakkından faydalanan
davacı, aynı zamanda hukuka aykırılık iddiasıyla uyuşmazlığı yargı
yoluna taşıyan kişidir. Bununla birlikte idarî yargılamanın her aşama-
sında susma hakkından vazgeçen davacının, kendisinde olan bilgi ve