

221
TBB Dergisi 2017 (özel sayı)
Fikriye Ceren SADİOĞLU
ları kefalet sözleşmelerinden değil; evlilik birliğinin, eşlerin imzalaya-
cağı bütün kefalet sözleşmelerinden korunması amaçlanmıştır. Böyle-
ce ailenin ekonomik malvarlığının düşünülmeden imzalanan kefalet
sözleşmelerinden doğacak zararlardan korunması ve eşlerin mağdur
olmaması sağlanmaya çalışılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun kefalette eşin rızasının aranması kura-
lına, hâkim tarafından ayrılık kararı verilmiş olan dönem bakımından
istisna getirmesi hem kefalette eşin rızası gerekliliğine hem de ayrı-
lık kurumuna ilişkin düzenlemenin konuluş amacına uymamaktadır.
Çünkü her iki düzenlemenin de amacı evlilik birliğini korumaktır.
Hâkimin ayrılık kararı verebilmesi, ortak hayatın yeniden kurulabil-
mesi ihtimalini tespit etmesi üzerine mümkün olduğundan ayrılık ha-
linde bile evlilik birliğinin devamı için hala bir umut var demektir.
Evlilik birliğinin devamının umut edildiği bir dönemde, yine evlilik
birliğini ekonomik olarak korumayı amaçlayan kefalette eşin rızası ge-
rekliliği kuralını uygulamamak çelişkili bir tutumdur.
Eşlerin yasal olarak ayrı yaşama haklarının olduğu dönemde ke-
falette eşin rızası gerekliliğine getirilen istisna da maddenin konuluş
amacına ters düşmektedir. Ekonomik güvenliği tehlikeye düştüğü
için ayrı yaşama hakkı verilen eşin rızasının aranmaması, bu dönem-
de diğer eşin imzalayacağı kefalet sözleşmelerini denetleme hakkın-
dan mahrum bırakılması demektir. Bu istisna, henüz sona ermemiş
olan evlilik birliğinin ekonomik olarak daha da kötüleşmesine hizmet
eder. Kanaatimize göre mehaz İsviçre Borçlar Kanunu’nda yer alma-
yan bu düzenlemeye 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da yer ve-
rilmemeliydi.
Ayrıca eşlerin yasal olarak ayrı yaşama haklarının olduğu dö-
nemde kefalette eşin rızası gerekliliğine getirilen bu istisna çeşitli be-
lirsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Eşlerden birine, ortak hayat
sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi bi-
çimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkı veren ve bunun
için hâkim kararına ihtiyaç duymayan görüşe itibar edildiğinde, bu
dönemde yapılan kefalet sözleşmelerinde eşin rızasının gerekip ge-
rekmeyeceği konusu belirsiz olacaktır. Çünkü ayrı yaşamaya hakkı
olduğunu iddia eden eşin, eşinin rızası olmaksızın kefalet sözleşmesi