

34
İnsan Hakları Hukukunun Pozitivist Yönünü Oluşturan İlgili Uluslararası Antlaşmaların ...
teşkil ettiği görülmektedir. Bu sebeple her ne kadar kadının sahip ol-
duğu temel hak ve özgürlüklerin belirlenmesi ve yorumlanmasında
doğal hukuk anlayışı esas olarak benimsenip, insan hakları hukuku-
nun normatif yapısının ön planda tutulması gerekse de uygulamanın
bu yönde şekillenmesine devletler izin vermemektedirler.
42
Uluslara-
rası mahkemeler, uluslararası antlaşmalardan bağımsız bir korumanın
olması gerektiği sonucuna varılmasını sağlasa da somutlaştırılmış bir
yöntemden ya da uluslararası hukuk normundan bahsetmemektedir-
ler.
43
Yani devletler ve uluslararası mahkeme kararları normatif değer-
lerin uluslararası antlaşmalarda ele alındığı ölçüde etki doğurmasın-
dan başka bir sonucu ortaya koyamamaktadırlar.
Devletlerin büyük çoğunluğu, insan hakları hukukuna ilişkin
uluslararası antlaşmaların kadınlar bakımından daha farklı bir şekil-
de uygulanması gerektiği hususunda anlaşmaktalarsa da bu hakların
kapsamı konusunda uyuşmazlığa düşmektedirler. Bunun bir nedeni
devletlerin sahip oldukları kültürel farklılıklara bağlı olarak kadınla-
rın sahip olacağı haklara ilişkin birbirinden çok farklı yaklaşımların
bulunmasıdır. Bu sebeple batı tipi insan hakları hukukunun dünya-
daki bütün devletlere ve topluluklara aynı şekilde uygulanması kolay
42
Devletlerin söz konusu tutumlarının, uluslararası hukukta kadının korunmasına
yönelik bir sonuç alınamamasının nedeni olduğu ileri sürülebilir. Zira insan hak-
ları hukukunun iradeci pozitivizme bağımlı kılınması, devletlerin güç ilişkileri ve
politikaları çerçevesinde kadını ön plana çıkarmak istememelerine katkıda bulun-
maktadır. (Juan M. Amaya Castro, “Feminism and International Law: 20 Years
after Charlesworth, Chinkin, and Wright”, Runnymede Lecture, Universiteit van
Amsterdam: Amsterdam, 9 June 2011, s. 7, 8.) Aynı şekilde uluslararası mahke-
me kararlarında da cinsiyet-nötr bir yaklaşımla işlenen cinsel suçların soykırım,
insanlığa karşı suç ve savaş suçu gibi adlandırmalarla ifade edilmesine rağmen,
kadına karşı işlenen suç diye ifade edilmemesi kadının ikinci planda tutulduğu
izlenimini yaratmaktadır. (Bkz. The Prosecutor v. Akayesu, Judgement, ICTR-
96-4-T, 2 September 1998, para. 496.)Feminizm, çalışmanın başında da belirtildiği
üzere uluslararası hukukta yalnızca temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslara-
rası hukuk kurallarının kadına ne şekilde uygulanacağı sorusuna cevap aramaz.
Aynı zamanda (her ne kadar bu çalışmanın konusunu oluşturmasa da) kadının
uluslararası hukuk kurallarının meydana getirilmesinde, uluslararası örgütlerin
karar mercilerinde bulunmalarında vb. durumlarda sahip oldukları etkinliği de
arttırmayı hedefler. Bu sebeple, feminist teoriyi savunan yazarlar, erkeklerin karar
alma süreçlerindeki etkilerini kaybetmemek için kadının ikinci planda kalacağı
bir uluslararası hukuk uygulamasında ısrar ettiklerini ileri sürmektedirler.
43
Bkz. Staatkundig Gereformeerde Partij v Netherlands , App. No. 58369/10,
ECtHR, 2012. Pichon and Sajous v France , App. No. 49853/99, ECtHR, 2001.