Previous Page  456 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 456 / 497 Next Page
Page Background

455

TBB Dergisi 2017 (özel sayı)

Işıl Fulya ORKUNOĞLU ŞAHİN / Elif YILMAZ FURTUNA

Anayasa Mahkemesi’ne 2013/2187

30

başvuru numarasıyla ya-

pılan bir bireysel başvuruda, Anayasa Mahkemesi’nin 19.12.2013 ta-

rihli 2013/2187 sayılı Kararıyla (RG. 19.12.2013), davacının kocasının

soyadını kullanmak zorunda olmadığı, bunun bir hak ihlali olduğu

kabul edilmiştir. Aynı konuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu‘nun

30.09.2015 tarih ve 2014/889 E. 2015/2011 K. Sayılı kararıyla, evlen-

dikten sonra eşin soyadını alma zorunluluğunun, eşitlik ilkesine ve

Anayasa’ya aykırı olduğu, evlendikten sonra sadece kendi soyadını

kullanmak isteyen kadınların Aile Mahkemelerinde açacakları dava

ile kendi soyadlarını kullanabilmesi mümkün kılınmıştır.

Bu anlamda verilmiş bir başka karar daha yakın tarihlidir. Bu ka-

rar, AnayasaMahkemesininNurcan Yolcu isimli bir kadının 2013/9880

başvuru numarası ile yapmış olduğu bireysel başvuru sonucu vermiş

olduğu 11.11.2015 tarihli karardır. Karar, 31.12.2015 tarih ve 29579 sa-

yılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Başvuru, boşanma davası sonra-

sında velayet hakkı tanınan çocuğun soyadını değiştirme talebiyle açı-

lan davanın reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal

edildiği iddiasına ilişkindir. Neticede Yüksek Mahkeme, oybirliğiyle,

başvurucunun, Anayasa’nın 10. ve 20. maddelerinin ihlal edildiği yö-

nündeki iddiasının kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 20. mad-

desi ile birlikte değerlendirilen Anayasa’nın 10. maddesinde güvence

altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine

karar vermiştir. Söz

konusu karar, aile hukuku açısından önemli bir dönüm noktasıdır.

Zira Yüksek Mahkeme, ilgili kanun hükmünü somut norm denetimi

yoluyla iptal etmemişti. Yüksek Mahkeme’nin bu kararıyla mevcut

kanunda düzenlenmediği halde velayet hakkını alan annenin çocuğa

babasının soyadı yerine kendi soyadını verebilmesinin önü açılmıştır.

Türkiye’de cinsiyete duyarlı bütçeleme ile ilgili çalışmalar ise,

1980’li yılların ortalarına kadar uzanmaktadır. Türkiye 1985’te Kadın-

lara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW)

imzalamıştır. Bu sözleşmeyi imzalayan devletler, istihdam bakımın-

dan kadınların erkekler ile eşit haklara sahip olarak, iş ve meslek

seçimlerinde serbest davranabilmesi, mesleki eğitim haklarını ka-

30

Ayşehan Çakıcı, “Mersin’deki Kadın Girişimcilerin Yaşamını Etkileyen Faktörler”,

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi

, C. 8, S. 4, 2006, s.55.