

46
Kadının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmeler ve Türkiye’nin Konumu
II. KADININ KORUNMASINA İLİŞKİN ULUSLARARASI
SÖZLEŞMELER
A. Genel Olarak
Erkek egemen anlayışın, ataerkil toplum düzeninin dayatması,
dinsel ve yerel etkiler sonucu nüfusun yarısını oluşturan kadınlar pek
çok toplumda uzun yıllar ikinci planda tutulmuşlardır. Ayrıca kadın
ve erkek arasındaki biyolojik farklılık, toplumsal farklılığa dönüştürü-
lerek cinsler arası eşitsizliğin gerekçesi sayılmış ve erkek kadına gore
üstün kabul edilmiştir. Kadınların cinsiyetleri sebebiyle aşağılanmala-
rı ya da geri planda tutulmaları sadece yerel nitelikte bir sorun olma-
yıp, her toplumda zaman zaman yaşanan ve hatta yaşanmakta olan
evrensel bir sorundur.
Yirminci yüzyılın ayırıcı niteliklerinden biri olarak kabul edilen in-
sanhakları günümüzde artık ayrılmaz bir parça olarak ‘kadınların insan
hakları’ kavramını bünyesinde barındırır hale gelmiştir. Her ne kadar
1948’de kabul edilmiş olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden
bu yana tüm insanlar için -
cinsiyet ayrımı olmaksızın-
temel hak ve hür-
riyetlerden yararlanma esası kabul edilmiş olsa da, tarihsel süreç ve
temel kültürel yapılar bağlamında gelişen uluslararası ve ulusal insan
hakları anlayışları amaç, söylem ve araç olarak, hiçbir toplumda, ka-
dınların insan olmaktan doğan haklarının erkeklerinki ile aynı etkinlik
ve duyarlılıkla tanınmasını, korunmasını ve geliştirilmesini sağlamayı
başaramamıştır.
1
1970’li yıllardan itibaren ise uluslararası arenada bu
1
Örneğin, pek çok ülkenin iltica ve sığınma yasaları ırk, din, milliyet, siyasi kimlik
gibi öğeleri insan hakları ihlallerinin olası temelleri olarak kabul ederken, toplum-
sal cinsiyete (gender) dayalı olarak böylesi haklar tanınmamaktadır. Kadınların
genital sakatlanması olarak tanımlanan ve bazı kültürlerde toplumsal cinsiyet
normlarının meşrulaştırması için yaygın olarak gerçekleştirilen ‘kadın sünneti’
uygulaması dahi kız çoçukları bu tehdide maruz Afrikalı bir kadın tarafından
ABD’de sığınma nedeni olarak gösterildiği zaman ciddi tartışma konusu olmuş
ve kabul görmemiştir. Yine, işkence, kötü muamele, zulüm ya da yargısız hapis
ve benzeri özgürlük kısıtlamaları bariz insan hakları ihlali oluştururken, aynı du-
rumların aile içinde ve evde olduğunda hiç de öyle kabul edilmediği gözlenmiştir.
Kültürel değerlerin ürünü olarak görülen bu tür uygulamalar pek büyüteç altına
alınmamış, hatta pek çok ülkede, genelde yasalar bu tür ihlalleri yasaklarken, aile
hukuku yasalarının tersine meşrulaştırdığı hallere rastlanmıştır. Bkz. Feride Acar,
‘Kadınların İnsan Haklarının Gerçekleştirilmesi ve Ayrımcılığın Önlenmesinde
Uluslararası Standartlar’, Hukukta Kadın Sempozyumu (30 Eylül-1 Ekim 1999),
s.46-47, 48.