Background Image
Previous Page  142 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 142 / 521 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2011 (96)

Mustafa ÇAĞATAY

141

Lozan Antlaşması’na ve 1935 yılında çıkarılan Vakıflar Kanunu’na da-

yandığı bilinmelidir. Zira, yukarıda ilgili bölümlerde ayrıntılı olarak

açıkladığımız üzere, Lozan Antlaşması’yla gayrimüslimlere ait cemaat

vakıflarına Türk vatandaşlarının sahibi olduğu vakıflarla eşit muame-

lede bulunulacağı ve bu vakıfların faaliyetlerini yerine getirmeleri ko-

nusunda kendilerine her türlü kolaylığın sağlanacağı taahhüt edilmiş

ve 2762 sayılı Yasa’yla da cemaat vakıflarına tüzel kişilik tanınmıştır.

1935 yılından bu tarafa tüzel kişilik tanınan ve Türk vatandaşı olan

gayrimüslimlere ait olan cemaat vakıflarına, diğer vakıflardan farklı

olarak muamele edilmesini eşitlik adına savunmanın tutarlı bir yönü-

nün bulunmadığı açıktır. Böyle bir düşünce, cemaat vakıflarına men-

suplarının dinlerinden dolayı farklı bir işlem yapılmasını istemekle

aynı anlama gelecektir.

Bir başka ifadeyle 1935 yılında çıkarılan 2762 sayılı Yasa ile bir-

likte cemaat mensuplarının sahip oldukları hayri ve dini niteliği ağır

basan kurumlarına vakıf tüzel kişiliği tanınmasından sonra, bu vakıf-

ların TMK hükümlerine göre kurulan vakıflara tanınan bazı haklar-

dan, özellikle mülkiyet hakkı gibi temel insan haklarından, mahrum

edilmelerine çalışılması, Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesiyle bağ-

daşmaz.

Lozan Antlaşması’nda bu vakıfların sonradan mal edinemeyecek-

lerine ilişkin her hangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Aksine, bu

vakıflara her türlü kolaylığın gösterileceği ve diğer Türk vatandaşla-

rının sahip olduğu tüm haklardan eşit surette yararlandırılacağı taah-

hüdü altına girilmiştir.

Gerçekten de Lozan Antlaşması’nın 40. maddesindeki

“Gayri müs­

lim akalliyetlere mensup olan Türk tebaası hukukan ve fiilen diğer Türk te­

baaya tatbik edilen aynı muamele ve aynı teminattan müstefit olacaklar ve

bilhassa, masrafları kendilerine ait olmak üzere her türlü müessesatı Hayriye,

diniye ve aiyeyi, her türlü mektep ve sair müessesatı talim ve terbiyeyi tesis,

idare ve murakabe etmek….hususlarında müsavi bir hakka malik bulunacak­

lardır.”

hükmü dikkate alındığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin azın-

lıkların kurdukları vakıfları Türk vatandaşlarının sahip olduğu tüm

haklardan eşit derecede istifade ettirme yükümlülüğü altına girdiği

anlaşıldığından, söz konusu düzenlemenin Lozan Antlaşması’na aykı-

rı bir yönünün bulunmadığı açıktır.