

TBB Dergisi 2011 (96)
Yeliz ŞANLI ATAY
313
Ancak idari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarda, genel dava
açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması
halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları
dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işle-
tilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. Madde hükmü
uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun
idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebli-
ği tarihinden itibaren, özel dava süresinin değil, 60 günlük genel dava
açma süresinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmaktadır”.
66
Do-
layısıyla bu kararda, bir yandan, başvuru yolları ve sürelerinin göste-
rilmesi yükümlülüğü, özel dava açma süreleri bakımından geçerli ka-
bul edilmekte, diğer yandan, özel dava açma süresine yer verilmemiş
olması, dava açma süresinin işlemeye başlamaması değil, fakat genel
dava açma süresinin geçerli olması sonucu ile karşılanmaktadır. Zira,
Danıştay, Anayasa’nın 125. maddesi gereği, yazılı bildirimin dava
açma süresini başlatacağı ve usulüne uygun tebliğ edilen veya bütün
unsurlarıyla öğrenilen bir işlemin, “
ilgililerce de bilindiği kabulü gereken”
60 günlük genel dava açma süresine tabi olması gerektiği düşüncesin-
dedir. Bu sonuç, ilgililer lehine yorumlanması gereken Anayasa ku-
ralını (40. madde), kuralın içermediği bir sınırlama ile ele almaktan
başka, özel dava açma sürelerinin de “
ilgililerce de bilindiği kabulü ge
reken”
kanunlarla konulmuş olması karşısında, tutarlılığı bakımından
tartışmalı bir gerekçeye dayanmaktadır.
Danıştay, üçüncü olarak,
idarenin yükümlülüğünü gereği gibi yerine
getirmemesi ve ilgiliyi yanlış yönlendirmesi durumunda, dava açma süresi
nin, doğru başvuru yolu ve süre bilgisini içeren son işlem tarihinden itibaren
başlatılması gerekliliği
sonucuna ulaşmıştır:
“(…) Ancak; dava konusu olayda, kaynak kullanımını destekleme
fonu ve KDV gibi iki farklı mevzuata tabi kamu alacağının idarece aynı
işlemle tahakkuk ettirildiği, işlemde, davacının, dava konusu kaynak
kullanımını destekleme fonu ve cezai faizine, tebliğden itibaren güm-
rük mevzuatına göre on beş gün içinde itirazda bulunabileceğinin
belirtildiği, sonraki aşamada, kaynak kullanımını destekleme fonu ve
66
DİDDK, E.2005/1558, K.2008/1803, k.t.17.10.2008,
Danıştay Dergisi,
Yıl 39, Sayı 121,
2009, s. 74-77. Aynı sonuca varılan başka bir karar olarak, D.10.D., E.2006/2232,
K.2007/6691, k.t.31.12.2007,
Danıştay Dergisi,
Yıl 38, Sayı 118, 2008, s. 335-338.