

TBB Dergisi 2011 (96)
Yeliz ŞANLI ATAY
311
karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar”
şeklindeki
125. maddesi, gerekse İYUK’un, idari uyuşmazlıklarda dava açma sü-
relerinin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren baş-
layacağını öngören 7. maddesi karşısında, başvuru yollarının gösteril-
memesinin, dava açma süresini etkilemeyeceği sonucuna ulaşılabilir.
Fakat bu düzenlemeler, dava açma süresinin ancak yazılı bildirimle
başlatılabileceğini kurala bağlamakla, ilgililerin hak arama özgürlüğü-
nün korunması amaçlı düzenlemelerdir. Nasıl ki ilgililerin, yazılı bil-
dirim yapılmadan önce öğrendikleri bir idari işleme karşı, dava açma
haklarını kullanma hakları varsa, yani kişilerin hak arama özgürlükle-
rinin korunması amaçlı bir kuraldan, kişiler aleyhine bir sonuca varı-
lamazsa, Anayasa’nın ve İYUK’un aynı hükümleri, Anayasa’nın doğ-
rudan uygulanabilir bir kuralı olarak 40. maddenin etkisiz kılınmasına
yol açan bir yorumla ele alınmaz. Nitekim, Danıştay’ın,
“(…) Ayrıca;
yukarıda sözü edilen hükümlerde açıkça düzenlenen ödeme veya dava açma
süresi konusunda idarece ilgililere yanlış bilgi verilmiş olmasının, dava açma
süresini değiştirmesi de düşünülemeyeceğinden; hizmet kusuru nedeniyle
tam yargı davasına yol açabilecek nitelikteki böyle bir durum nedeniyle, yasa
da öngörülmeyen dava açma süresinden yararlanılması mümkün değildir”
64
şeklindeki kararı dışında kalan kararlarında, yükümlülüğün yerine
getirilmemesi, dava açma süresi bakımından hukuki sonuç doğurur
nitelikte kabul edilmektedir. Ancak, kararlar, genel dava açma süresi
değil, özel dava açma süreleri ile ilgili olarak ortaya çıktığı gibi, ulaşı-
lan hukuki çözümler de birbirinden farklıdır:
Bu çözümlerden ilki,
idarenin yükümlülüğünü yerine getirmemesi se
bebiyle ilgililerin maruz kaldığı olumsuz sonuç (davanın süre aşımı nedeniyle
reddi) karşısında, süre aşımının ilgililere karşı ileri sürülememesidir:
“İncelenen dosyada; Vergi Mahkemesince, davacı adına düzenle-
nen ve 18.5.2005 tarihinde bizzat davacıya tebliğ edilen ödeme emirle-
rine karşı 7 günlük dava açma süresinin son günü olan 25.5.2005 tarihi
geçirildikten sonra, 16.6.2005 tarihinde açılan davada süre aşımı bu-
lunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dos-
yada bulunan ödeme emri fotokopilerinin incelenmesinden; ödeme
emrine karşı dava açılması halinde, yetkili mahkemenin İstanbul Vergi
Mahkemesi olduğu belirtilmesine karşın, dava açma süresine ilişkin
bir bilgiye yer verilmediği tespit edilmiştir.
64
D.7.D., E.2006/41, K.2007/1679, k.t.11.4.2007,
Danıştay Bilgi Bankası.