Background Image
Previous Page  296 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 296 / 465 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2011 (97)

Ersan ŞEN

295

kabul edilmiş olmaktadır. Soruşturma ve kovuşturma aşamala-

rında tutuklu olarak geçirilecek süre, asliye cezalık işlerde azami

6 ay ve ağır cezalık işlerde 2 yıl olarak kabul edilmelidir. Ancak

tutuklama tedbirinin uygulanmasında önemli olan, azami süre ko-

nulması değil, tutuklama tedbirinin ancak tutuklama şartlarının

bulunduğu ve tutuklama tedbirine başvurulmasında zorunluluk

görüldüğü hallerin varlığıdır. Bunun dışında, tutuklama tedbiri-

nin uygulanmasına gerek olmadığı veya yerine bir başka tedbirin

uygulanmasının mümkün olduğu hallerde tutuklama yargılama-

nın olmaması gerekir. Tutuklama tedbirine başvurulması gerekli

ise, bu durumda yargılamanın bir an önce tamamlanması isabetli

olacaktır. Tutuklama tedbirinde azami sürenin kabulü, tutuklama

tedbirinin tatbikine ihtiyaç kalmadığı hallerde azami süre sonu-

nun beklenmesine dayanak teşkil etmez.

b) Yargıtay Ceza Genel Kurulu hatalı bir yorumla,

“sanık”

sıfatı

ile

“kovuşturma”

aşamasının devam ettiği temyiz sürecini, CMK

m.102’de aksine hüküm olmadığı halde azami tutukluluk süresi-

nin dışında tutmuştur. Oysa bu uygulama, Ülkemizdeki temyizde

geçen süreyi soruşturma ve yerel mahkemede geçen yargılama sü-

resine dahil eden İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 30.06.2009

gün ve 37291/04 başvuru numaralı Mehmet Fırat-Türkiye kararı-

na aykırıdır. Bu konu ile ilgili CMK m.102’de özel bir düzenleme

öngörülmedikçe, temyiz aşaması da (olağan kanun yolu aşaması)

kovuşturmaya dahil olduğundan, bu sırada geçen tutukluluk sü-

resi CMK m.102’de öngörülen sürelerin hesaplanmasında dikkate

alınmalıdır.

c) Uygulamada, birden fazla suç işlediği iddiası ile yargılanan şüphe-

li ve sanıklarla ilgili tutuklama süresinin her bir suç yönünden ayrı

hesaplandığı görülmektedir ki, bir tedbir olan tutuklama yönün-

den bulun kabulü mümkün değildir ve bu tür bir uygulamanın

yasal dayanağı da bulunmamaktadır. Bu uygulama, tutukluluğun

azami süresinden kurtulmak amacıyla başvurulan ve

“insan hakla-

rına bağlı hukuk devleti”

ilkesi ile bağdaştırılması mümkün olmayan

bir anlayış olarak değerlendirilmelidir.

d) Uygulamada, bir suçtanmahkum olup hapis cezasını çeken kişinin

bir başka suçtan tutuklu yargılanması durumunda, tutukluluk sü-