Background Image
Previous Page  298 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 298 / 465 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2011 (97)

Ersan ŞEN

297

tahliyeler tamamlanıncaya kadar delillerin değerlendirilmesi ve

tartışılması aşaması gündeme gelmemekte, yargılama tutuklu ve

avukatlarının tahliye taleplerine odaklanmakta, uzun süren yargı-

lamada tutuksuz sanıkların hakları korunamamakta, davanın so-

nuna doğru savcılık makamının mütalaası ve sanıklar ile müdafi-

lerinin daha ziyade yazılı savunmaları ile süreç devam etmektedir.

Tahliyeler gerçekleştiğinde, bu defa davanın ne kadar uzayacağı

önce sanığın ve sonra da yargılamanın diğer taraflarını çok fazla

meşgul etmemektedir. Özetle Ülkemizde ceza yargılaması, kovuş-

turma aşamasında tutukluluk tedbirinin devam edip etmeyeceği

üzerine kurulmuştur. Uzun süre devam eden soruşturma ve dava-

lar da bu tespitimizi haklı kılmaktadır. Bu da tutuklama tedbirinin

kaçınılmaz şekilde bir ceza olarak görülmesine yol açmaktadır.

20- Sanık sayısının çok olduğu davalarda, iddianamenin okunması,

sanık sorgu ve ilk savunmalarının yapılması aşamaları uzun sür-

düğünden ve esasında soruşturma aşamasında toplanması gere-

ken delilleri yasal dayanağı olmadığı halde savcı yerine mahkeme

topladığından süreç uzamakta, bilirkişi incelemesine başvurulma-

sı halinde yargılamanın makul sürede bitirilememesi kaçınılmaz

olmaktadır. Deliller toplandığından bahisle dolandırıcılık, ihaleye

fesat karıştırma, sahtecilik, zimmet gibi suçlara yönelik dava dos-

yaları bilirkişiye gönderildiğinde, yargılama uzamakta, bu sırada

tutukluların tutukluluk hali devam etmekte ise,

“makul süre”

ve

“tutuklama şartları”

yönünden hukuka aykırılık gündeme gelebil-

mektedir. Bu aşamada, en azından deliller toplandığından sanık

hakkında tutuklama yerine adli kontrol tedbirinin uygulanması

gerekir. Hatta iddianamenin düzenlenip kamu davasının açılması

ile ve bundan da önce hakkında kısıtlılık kararı bulunan soruş-

turma dosyaları ile ilgili henüz kamu davası açılmadan bu karar

kaldırıldığında, yargılamanın selametini tehlikeye düşürmeyecek

şekilde delillerin toplandığının kabulü, en azından karinesi sayılır

(CMK m.170/3-c ve 206). Bunun yegane istisnası

“Delil ve olayın

geç bildirilmesi”

başlıklı CMK m.207 gösterilebilir. Bu hüküm, tu-

tuklama tedbirinin devamına gerekçe olarak kabul edilemez. Bu

tür bir istisna, ancak tanık beyanı yönünden ileri sürülebilir. Tanı-

ğın beyanı önceden alınmış olabilir veya tanığın korunması yolu-