

Ceza Yargılaması Süreci
298
na gidilebilir. Bunun dışında, tanığın beyanının henüz alınmadı-
ğından bahisle tutuklama tedbirine devam edilmesi, sanığa ait bir
sorumluluk olmayıp, yargı makamlarının yükümlülüğündedir.
Bu sebeple kovuşturma aşamasında, ancak kaçma şüphesinin so-
mut olarak varlığı halinde tutuklama tedbirinin tatbiki mümkün
olabilmeli, delil karartma ihtimalinden bahisle tutuklama tedbiri-
ne veya bu tedbirin devamına karar verilmemelidir.
Çok sanıklı davalarda, sorgu ve savunmanın yapılmasının uzun sür-
mesi, bilirkişiye giden dosyanın dönmemesi, tutukluluğun uzatıl-
ması için haklı neden olarak kabul edilemez. Tüm bunlarla amaç-
lanan, suç işleyeni korumak ve kollamak değildir. Elbette adalet
ve kamu düzeni adına gerçeğin ortaya çıkarılması ana hedeftir.
Ancak bu ana hedefe ulaşmaya çalışırken, masumiyet/suçsuzluk
karinesi altında soruşturulan ve kovuşturulan şüpheli ve sanığın
hak ve hürriyetlerinin de korunması gerekir. Suç örgütü kapsa-
mında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, suç ve ceza-
ların şahsiliği ile savunma hakkının ihlal edildiği tartışmasızdır.
Gerek suçun unsurlarının tespiti ve gerekse koruma tedbirleri ile
suçun ispatı bakımından suç örgütü soruşturma ve davalarında
karmaşa yaşanmakta, şüpheli ve sanıklar kendilerini istedikleri
gibi ifade edemedikleri, birbirleri ile ilgisi olmayan birçok olay ve
kişi aynı dosya kapsamına dahil edilip yargılandıkları görülmek-
tedir. Yargılamayı uzatan, ceza hukuku ile ceza yargılaması hu-
kuku bakımından birçok hukuka aykırılığa ve haksızlığa yol açan
kalabalık soruşturma ve kovuşturmaların önüne geçilmesi ya da
bu tür soruşturmalarda yaşanan aksaklıkların giderilmesi için ge-
rekli önlemlerin alınması gerektiği tartışmasızdır.
Şüpheli ve sanık sayısının çok olduğu soruşturma ve kovuşturma-
larda verilen tutuklama kararları ile tutukluluğun devamına dair
kararlarda, tüm şüpheli ve sanıkların isimlerinin birlikte yazıldığı,
basmakalıp sözlere dayalı ortak gerekçeye yer verildiği görülmek-
tedir. Bu usul yanlış olup, hem
“suç ve cezanın şahsiliği”
ilkesine ve
hem de
“bireyselleştirme”
esasına aykırıdır. Tutuklama ve tutuklu-
luğun devamına dair karar ve gerekçenin her bir şüpheli ve sanık
bakımından ayrı, somut ve dayanaklı şekilde oluşturulması bir
zorunluluktur. Aynı şekilde, tutukluluk talebinin reddi ve tahliye