

TBB Dergisi 2012 (99)
Gürsel KAPLAN
147
Bize göre, bu tür durumlarda, yargı yerlerinin önlerine gelen so-
mut uyuşmazlıklara göre bir karar vermeleri daha doğru olacaktır. Ör-
neğin, el atılan taşınmaz üzerindeki kamusal yapı ve tesislerin değeri
ve bunların tahsis edilmiş oldukları kamu hizmeti bakımından vazge-
çilmezlik derecesi vb. hususlar göz önünde bulundurularak men’i mü-
dahale kararı verilebileceği gibi, bedeli karşılığında mülkiyetin idare
adına tesciline de karar verilebilir. Kişisel yarar ve çıkar ile kamusal
yarar ve çıkarın dengeli bir biçimde gözetilmesi esasına dayanan bu
anlayış, idare hukuku prensiplerine uygun olduğu gibi medeni hukuk
kurallarında da karşılığını bulmaktadır.
61
Nitekim Onar ve Gözler’in
62
işaret ettikleri gibi, kamulaştırılmamış araziye bayındırlık eseri yapıl-
ması durumunda, Medenî Kanun’un başkasının arazisi üzerinde in-
şaat yapılmasına ilişkin hükümleri uygulanabilir. Gerçekten de Türk
Medenî Kanununun
“Arazinin mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesi”
başlıklı 724 üncü maddesine göre
, “Yapının değeri açıkça arazinin de-
ğerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve
arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibi-
ne verilmesini isteyebilir”
.
63
İşte kamulaştırılmamış araziye bayındırlık
eseri yapılması durumunda da adliye mahkemeleri bu hükümlere
göre hareket edebilirler.
64
Anlaşılacağı üzere, söz konusu hükümlerin
uygulanabilmesi için öncelikle yapının değerinin arazinin değerinden
fazla olması ve yapı sahibinin iyi niyetli olması şeklinde iki şartın bir-
likte gerçekleşmiş olması gerekir. Ancak bu şartların özel hukuk iliş-
kilerinde olduğu şekilde değil, kamusal yarar ve çıkarların gerektir-
diği ihtiyaçlara cevap verecek şekilde uygulanması gerekir. Örneğin,
inşa edilen bayındırlık eserinin değeri arazinin değerinden daha fazla
olmamakla birlikte, söz konusu bayındırlık eseri toplumun geniş bir
kesimine sunulan önemli bir kamu hizmetinin yürütülmesi için vaz-
61
Onar, a.g.e., c.III, s.1561-1562.
62
Onar, a.g.e., c.III, s.1561-1562.
63
Bu düzenlemeyi tamamlayıcı bir hüküm de
“Taşkın yapılar”
başlıklı 725 nci mad-
dede yer almaktadır. “Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı
yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait
taşınmazın bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başla-
yarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı
gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı ����������������������������������������������
iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşı-
lığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu
arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir”.
64
Onar, a.g.e., c.III, s.1562; Gözler, a.g.e., c. II, s. 996-997.