

TBB Dergisi 2012 (99)
Süha TANRIVER
17
kendisine bırakılmış olması, yeni kurulan daireler bağlamında böyle
bir açılımın yapılmış bulunması, her şeyden önce, anayasal bir ilke olan
kanunîlik ilkesine (AY m. 142) aykırılık oluşturur. Bir yüksek yargı yeri
konumunda bulunan Yargıtay’ın ve Danıştay’ın, bu bağlamda kanunla
yetkilendirilmiş olması, görev tayîninin, bir yasama tasarrufu olan ka-
nunla gerçekleştirildiği anlamına asla gelmez. Çünkü, yasama organına,
bu bağlamda sahip olduğu yetkiyi, yargı organına devretme olanağı ta-
nınmamıştır. Çünkü, Anayasa’nın 7. maddesinin son derece açık metni
uyarınca, yasama yetkisi “
devredilemez
” bir niteliğe sahiptir. Kanunîlik
ilkesi, hukuk devleti ilkesinin ve adil yargılanma hakkının en önemli
unsurlarından birisini teşkil eden tabiî hâkim ilkesinin de, alt öğesi ko-
numundadır. Dolayısıyla, kanunla da olsa, görev konularının tayîninin
tümüyle yüksek yargı organlarının kendi tasarruflarına bırakılmış olma-
sı, tabiî hâkim ilkesine de aykırılık oluşturur. Öte yandan, yargı organla-
rının kendi iç düzenlemeleri aracılığıyla, görev bağlamında yapacakları
belirlemeler, zaman zaman, kanunlara özgü bir nitelik olan genellik ve
bilhassa da objektiflikten uzaklaşıp, her yıl değişim göstereceği için, tabiî
hâkim ilkesinin, “
belirlemenin yargılanacak olan uyuşmazlığın ortaya
çıkmasından önce gerçekleştirilmiş olması
” koşulunun ihlâl edilmesine
sebebiyet verecek ve bu suretle de, hukuk devleti ilkesinin somut uygu-
lanma biçimlerinden birisini oluşturan “
hukukî güvenlik ilkesi
” açısın-
dan da ciddî sakıncaların doğumuna zemin hazırlayabilecektir. Ayrıca,
anayasanın mahkemelerin görevine ilişkin belirlemeleri yapma yetkisini
münhasıran kendisine bahşetmiş olduğu yasama organının (AY m. 7),
bu yetkisini, çerçevesini çizerek dahi olsa, kanunla yargı organının kendi
tasarrufuna bırakması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve dolayısıyla bizatihi
anayasanın kendisinin ihlâli anlamına da gelir.
Dolayısıyla, anayasal dayanağı olmayan bir yetki kullanıldığı için,
yüksek mahkemelerin, kendi görev alanlarının tâyinine yönelik olarak
yapacağı belirlemeler, idare hukuku genel teorisi çerçevesinde bir ni-
telendirme yapılmak gerekirse, “
fonksiyon (işlev) gasbı
” olarak dahi
değerlendirilebilir.
Yine, bu bağlamda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 375. mad-
desinin birinci fıkrasının (a) bendinde, mahkemelerin yapılanmasının,
tabiî hâkim ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmemiş bulunması hu-
susunun, bir yargılamanın iadesi sebebi sayıldığı hususunu da, göz
ardı etmemek gerekir.