Background Image
Previous Page  23 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 23 / 521 Next Page
Page Background

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Revizyonu Üzerine Bazı Düşünceler

22

16-)

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 72. maddesin-

de yer alan ve davaya vekâlette uygulanacak hükümler bağlamında;

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun temsile ilişkin hükümlerine yollama-

da bulunan 72. maddesindeki kuralın, yeni Borçlar Kanunu’nun yü-

rürlüğe girmesinden sonra da işlevselliğini devam ettirebilmesi için,

yeni Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğüne Dair Kanun’da, 6100 sayılı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 maddesinin ikinci fıkrasında

olduğu gibi; mevzuatta yürürlükten kaldırılacak olan 818 sayılı Borç-

lar Kanunu’na yapılmış bulunan yollamaların, yürürlüğe girecek yeni

Borçlar Kanunu’nun konuyu düzenleyen hükümlerine yapılmış sayı-

lacağına dair özel bir düzenlemeye yer verilmelidir.

17-)

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun davaya

vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren işlemlerin belirlenmesine

yönelik düzenlemesinin kapsamına, 23 Eylül 2012 tarihinde işlerlik

kazanacak olan, “

Anayasa Mahkemesi’ne Kişisel Başvuru Hâli

” de,

ilâve edilmelidir.

18-)

659 sayılı KHK’nın 6. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan

düzenleme karşısında, vekâletnamenin ibrazı ile ilgili 6100 sayılı Hu-

kuk Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesinin ikinci fıkrasında yer

alan kuralın işlevsiz kaldığına da dikkat çekmek gerekir. Çünkü, anılan

KHK’da yer alan ve yukarıda sözü edilen düzenlemede, elektronik or-

tamda tutulacak listede yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının hukuk

biriminde görev yapan avukatların, “

baroya kayıt ve vekâletname ib-

razı gerekmeksizin

”, idare vekili sıfatıyla, her türlü dava ve işi takip

edebileceği hususu, açıkça hüküm altına alınmış durumdadır.

19-)

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. madde-

sinde yer alan belirsiz alacak davası kurumu, günümüzde sorunların

yoğunluk kazandığı bir alan hâline gelmiştir. Bu kurumun, aynı du-

rumda açılması mümkün olan kısmî dava kurumuna nazaran, hem

usul hukuku hem de maddî hukuk bakımından alacaklıya sağlamış

olduğu ciddî ve önemli yararları dikkate alınacak olursa; uygulamada,

hemen herkesin, belirsiz alacak davası kurumunu zorlama gayreti içe-

risinde olacağı ve nitekim zorladığı da gözlemlenmektedir.

Dolayısıyla, her şeyden önce, anılan Kanun’un 107. maddesinin

birinci fıkrasının, belirsiz alacak davasının, ancak ve ancak, davacının,

davanın açılacağı tarihte, talep sonucunun miktarını yahut değerini

tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin “

objektif olarak imkânsız