Background Image
Previous Page  345 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 345 / 521 Next Page
Page Background

344

Türkiye, 7 Nisan 2011 tarihli “

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi

Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi

Sözleşmesi”ni (İstanbul Sözleşmesi)

ilk imzalayan ülke olarak gü-

vence vermiştir. İmzalanan devletlere ek yükümlülükler getirmekte,

toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar izlenmesi gerektiğini belirt-

mektedir.

Kültür, örf ve adet, din, gelenek veya sözde ”namus”un

şiddet eylemlerinin bir gerekçesi olarak kabul edilmemesini güven-

ce altına alırken kadına yönelik şiddetin bildirilmesi, belgelenmesi,

önlenmesi ve mağdurların korunması konularında taraf devletlere

sorumluluklar yüklemektedir. İlgili metin kadın sünnetini, cinsel şid-

deti, zorla evlendirmeyi engelleyen düzenlemelerin yaşama geçiril-

mesini istemektedir (11).

Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine

İlişkin Kanun (

6284 sayılı) TBMM Genel Kurulu’nda özel anlama sa-

hip bir gün olan 08/03/2012 tarihinde kabul edilmiştir. Kanunla, ülke-

mizde kadına yönelik şiddetin bildirilmesi, açığa çıkarılması, önlenme-

si, mağdurların korunması ve cezalandırma süreçlerinde iyileşmeler

hedeflenmektedir. Özellikle “medeni nikah/aynı çatı altında yaşama/

yakın ilişki içinde olma” halleri dışındaki durumları da kapsayacak

biçimde ve şiddeti önleme ve izleme merkezleri kurulmasını sağlaya-

cak şekilde genişletilmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan birçok

başlık da yasada yer bulmaktadır (

“kadına yönelik şiddet”, “kadına yö-

nelik cinsiyete dayalı şiddet”

ve

“ev içi şiddet” gibi farklı başlıklar).

Ancak

kanunun başlığının kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı değil aileyi

içermesi bir tartışma konusudur ve yasadaki bazı eksiklikler, örneğin

yasanın İstanbul Sözleşmesi’ni direkt tanımaması, tazminat konuları

gibi başlıklar birçok kadın sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve

hukukçular tarafından öne sürülmektedir. Özetle; İstanbul Sözleşme-

si ile bu kanun arasındaki çelişki/belirsizlik olmaması gerektiği ifade

edilmektedir. Kadına yönelik şiddetin insan haklarına aykırılık teşkil

ettiği, ayrımcılık yasağı, fiili eşitsizlikler gibi şiddetin arkasındaki di-

namiklere dair düzenlemelerin yasada yer almaması, tedbir kararına

aykırılık halinde davaların görülmesinde görevli mahkemelerin `asli-

ye ceza mahkemeleri` olarak düzenlenmesinin yer almaması, şiddet

mağdurlarının zararlarının tazmin edilmesi gibi konular da tartışıl-

maktadır (12).