Background Image
Previous Page  360 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 360 / 505 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (105)

Gökhan Yaşar DURAN

359

neticenin tahakkukuna ihtiyaç göstermeyen, fiilin işlenmesi ile suç ta-

mamlanan “şekli suç” niteliğinde olduğundan teşebbüse elverişli gözük-

memektedir. Nitekim Askerî Yargıtay kararlarıda bu doğrultudadır.

128

Neticesi harekete bitişik suçlarda teşebbüs ancak icra hareketle-

rinin kısımlara bölünme imkanının bulunması halinde mümkün ola-

bilir.

129

Nitekim Askerî Yargıtay bir kararında; “

Neticesi harekete bitişik

suçlarda hareket unsuru parçalara bölünebiliyorsa, bu suçlara mülga 765

sayılı Kanunun 61’inci maddesinde belirtilen eksik kalkışma (Türk Ceza

Kanunu Genel Hükümler, İ. MALKOÇ, M. GÜLER Sh.437) veya 5237

sayılı Kanunun 35’inci maddesindeki teşebbüs hükümlerini uygulama(nın)

mümkün olduğu …Failin yakalanma korkusu veya amaçladığı suçu ger-

çekleştirmesine başkalarınca engel olunması gibi durumlar(ın) örnek

gösterilebile(ceği) (Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler, İ. MALKOÇ, M.

GÜLER sh.433)..sanık E.K.’ın Hepatit B rahatsızlığı nedeniyle iki defa

üçer aylık hava değişimi aldığı, bu arada rahatsızlığının geçtiğini öğren-

mesi üzerine, 16.04.2002 tarihinde aynı rahatsızlığı bulunan sanık A.Ç.’la

yerine kan vermesi konusunda anlaştığı, Adana Asker Hastanesinde kan

128

Askeri Yargıtay’ın bu konudaki kararları şöyledir:“…S

anığın durumuna muttali

olunarak bilahare askere alınması ve hizmetinin tamamlatılması, suçun tam olarak teşek-

külüne engel teşkil etmemekte ve dolayısıyla fiilin teşebbüs derecesinde kaldığından da söz

etmek mümkün görülmemektedir

.”As.Yrg.Drl.Krl., 9.2.1989, E.60, K.42. (Nakleden:

Çelen, s.309); “

Ayak parmaklarından dördü kesik bir şahsı kendi yerine heyet muayenesi-

ne sokan sanık hakkında verilen askerliğe elverişsizlik raporunun, sağlık kuruluna iştirak

eden tüm doktorlarca imzalanıp tamamiyet ve resmiyet kazanması karşısında, suçun teşek-

kül ettiği gözetilmeden teşebbüs derecesinde kaldığından bahisle kurulan hükümde isabet

görülmemiştir

.”As.Yrg.Drl.Krl., 27.12.1990, E.183, K.159. (Nakleden: Çelen, s.310);

“…

sanığın yaptığı hileler iğfal kabiliyetini haiz bulunması sebebiyle alâkalı şahıslar tara-

fından anlaşılamıyarak sanığın durumundan şüphe eden bir erin yaptığı bir haber üzerine

meydana çıkmasından dolayı gayesine vasıl olamıyan sanık hakkındaki bu suçun tamam-

landığının kabulü gerekecektir.

” As.Yrg.2.D., 30.4.1970, E.119, K.237(Nakleden: Çe-

len, s.306); “

Askerlik şubesinde görevli Yzb. B.A.nın yükümlü A.R.A. ile anlaşarak, erat

kütük defterinin yükümlüye ait hanesini en ince teferruatına kadar gerçek dışı beyanlarla

doldurduğu, şüpheye yer vermeyecek şekilde sahte terhis işlemini tamamladığı anlaşılmak-

tadır. Olay askerlik şubesindeki bakaya defterinin yükümlüye ait kısmının kapatılmaması

ve bu bilgilerin kaynak defterine geçirilmemiş olması sonucu ortaya çıkmışsa da; asıl olan

kütük defteri olduğuna göre, diğer işlemlerin kütüğe uygun yürütülmesi ve bakaya takibi-

nin hemen durdurulması halin gereğidir. As.C.K.nun 81 inci maddesinde tarif edilen suç

neticeye bağlı olmayıp, şeklen tamamlanan fiillerin varlığı ile oluşur. Asıl olan, istenilen

amaca ulaşabilmenin mümkün hale gelebilmesi için gerekli şartların tahakkuk ettirilme-

sidir. Böylece suç tam oluşur veya suç derecesine varmayan bir fiil söz konusudur. Bu

nedenle, suç tamamlanmış varsayılarak teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına imkan

bulunmamıştır.

”As.Yrg.3.D., 27.5.1986, E.171, K.144. (Nakleden: Çelen, s.307)

129

Artuk, Gökçen, Yenidünya, s.274.