Background Image
Previous Page  142 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 142 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (106)

Ahmet Cshit İYİLİKLİ

141

hukuku ibaresi tercih edilmektedir. Çalışma konumuz bizatihi içtimai

hayattaki insan ilişkileri üzerine kurulu olduğundan, bu dış âlemdeki

maddi vakıalar, ilişkiler dava sebebini oluşturmaktadır. Ancak, huku-

ki sebepler, mantık ve tecrübe kuralları ile hukuki problemler teknik

özellikleri sebebiyle vakıa kavramına dâhil değildirler. Keza bu maddi

vakıalar ve ilişkilerin, dinamik, güncel ve grift niteliklerinden dolayı

meseleci bir yöntemle ele alınması gerektiği saikiyle, bu somut ihti-

laflara denk düşeceğini düşündüğümüz teoride kullanılan isminden

ziyade, uygulamada bilinen ismiyle, yani hukuk yargılaması ismini

tercih ettik. Zira özel hukuk meseleleri, güncel, dinamik ve mufassal

nitelikleri gereği, sosyal hayattaki insanların vücut verdiği münasebet-

ler örgüsüdür, işte dava sebebi, yani maddi vakıalar, bu ilişkiler yuma-

ğıdır. Haksız fiil teşkil eden bir darp ya da hakaret vakıası; Komşuluk

ya da mülkiyet hukukuna dayalı; ev ve bahçesine ulaşan yegâne yolun

kapatılarak, geçişin engellendiği vakıası; yahut borca aykırılık hukuki

zemininde, sözleşme gereği borçlandığı edime uygun ve süresinde ifa-

da bulunulmadığı, yani kusurlu ifa vakıası, bu hayat olaylarına örnek

kabilinden gösterilebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 119 ve mülga 1086 sayılı

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde 179’da açıkça düzenlenen

ve dava dilekçesinin unsurları arasında sayılan dava sebebi, çoğunluk-

la teorik (nazari) olarak ele alınmış, meseleci yöntemle ele alınmadığı

için de uygulamada hep soyut bir kavram içine hapsedilmiştir. Oysa

her dava bir hayat olayı, yani maddi bir vakıa bağlamında dava sebebi-

dir. Bu durum, dava sebebinin özü itibariyle, somut bir durum olduğu

ve meseleci bir yöntemle ele alınması gerektiği, somut ihtilafın anlaşıl-

ması ve usul hukukun amacının gerçekleşmesi, eş söyleyişle, hakika-

tin ortaya çıkması ve hakkı ihmal, ihlal veya inkâr edilenin hukuken

himaye edilmesi için elzem bir durumdur. Mahkeme ilamlarının adli

bir gerçeği temsil etmesi ve yargılamanın amacı da hakikati bulmak

olduğu göz önüne alındığında bu durum kaçınılmazdır. Zira maddi

vakıalar ne ölçüde doğru ve eksiksiz mahkemeye sunulursa, mahkeme

de o ölçüde hakikati tevsik edecek ve yargılama hukukunun amacının

gerçekleşmesine hizmet edecektir. Keza dava sebebinin maddi vakıalar

olarak algılanması ve usulün tüm müesseselerinde yeknesak uygulan-

ması da, hukuki emniyet, barış ve istikrarın sağlanmasına katkı sağla-

yacaktır. Zira yargılamanın nihai amacı, gerçeği bularak, hak sahibine