Background Image
Previous Page  180 / 485 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 180 / 485 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (109)

Ferhat USLU

179

Bu noktada dikkat çeken konu, demokratik bir sistemde en temsili

nitelikteki erklerden birisi olan yasama organına karşı, çoğunlukla de-

mokratik ilkeler gözetilmeden oluşmuş bir kurumun müdahalesidir.

Esasında bu yaklaşım, anayasallık denetimi yapan bir kurulun, faali-

yetiyle, yasama ve yürütme erklerinin “üzerinde konumlanarak”, bir-

kaç kişinin çoğunluğun iradesini geçersiz kılarak ona egemen olacağı

savına dayanmaktadır

5

.

Şu halde anayasa yargısının ve anayasa yargısı organlarının meş-

rulukları tartışılırken ortaya atılan itirazların erkler ayrılığı ile ilgilidir.

Ancak erkler ayrılığı ilkesi egemenliğin kullanılması ya da devlet içe-

risindeki egemenliğin dağılımını ifade etmesi nedeniyle, anılan konu-

nun son tahlilde egemenlik kavramı ile ilgili olduğu gözlenmektedir

6

.

Yine anayasa yargısının meşruluğu ile ilgili olarak yapılan tartışmalar-

da eksen kavram olan “egemenlik kavramının” anlamlandırılması da

konu bakımından önem arzetmektedir.

Esasında, anayasa yargısının meşruluktan yoksun olduğuna iliş-

kin az önce sözü edilen itirazlar, büyük ölçüde egemenliğin klasik an-

laşılış biçiminden kaynaklanmaktadır. Bireylerin temsilcilerinden olu-

şan yasama organı üzerinde, atama ile oluşmuş bir kurul tarafından

yapılan yargısal denetimin demokrasi ile nasıl bağdaştığı sorusuna

verilecek cevap, doğrudan egemenlik kavramının anlamı ve onun kul-

lanıması ile ilgilidir. Bu makalede egemenlik kavramının klasik ve çağ-

mekteydi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanın kimin olacağı konusunda halk iradesinin

belirleyiciliği oldukça düşüktü. Ancak 5678 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle

Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından genel oyla seçilmesi esası benim-

senmiştir (Any. md. 102/2). Bu durum, AYM üyelerinin belirlenmesi işindeki

“demokratik zincir”i kısaltmıştır. Diğer taraftan 5982 sayılı Kanun ile yapılan ana-

yasa değişikliği ile AYM’nin oluşumunda bir reform yapılmıştır. Bu reform kap-

samında on yedi anayasa hâkiminden üçünün dolaylı da olsa TBMM tarafından

belirlenmesi kabul edilmiştir (Any. md. 146/2). Anılan her iki anayasa değişikliği

ile hem AYM üyelerinin belirlenmesinde demokratik temsile dayalı yeni bir sis-

tem getirilmiş, hem de anayasa hâkimlerinin az da olsa temsilî nitelik kazanmaları

sağlanmıştır.

5

Arslan, a.g.e., s. 31.

6

Göztepe bu itirazları şöyle dile getirmektedir: “1- Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği,

hiçbir organ diğerinin etkinliğine karışamaz, diğerine müdahale edemez. Dolayı-

sıyla yargının yasama üzerindeki denetimi, bu ayrılmış işlevleri birbirine karıştır-

maktadır. 2- Demokrasi, halkın seçtiği temsilciler eliyle devletin yönetilmesiyse,

halk tarafından seçilmeyen yargıçların yasama meclisinin yaptığı işlemleri denet-

lemesi, iptal etmesi demokratik ilkelerle bağdaşmaz.”

Ece Göztepe, Anayasa Şi-

kayeti, Ankara, AÜHFY, Yayın No. 530, 1998, s. 7.