

TBB Dergisi 2014 (110)
Olgun DEĞİRMENCİ
131
tanım itibarıyla yanılma hâli, bilmemeyi de kapsamaktadır.
3
Bundan
dolayı ceza hukukunda yanılma kavramının içinde iki farklı anlam
bulunduğu, bunlardan birinin bilgi eksikliği, diğerinin ise yanlış bir
tasavvur veya kabul olduğuna ilişkin ifadeler bir doğruya işaret et-
mektedir.
4
“Gerçek anlamda yanılma, tasavvur ile gerçekliğin bilinçli olma-
yan uyuşmazlığından ibarettir”
.
5
Bilgi, felsefenin dallarından biri olan bilgi felsefesi (epistemoloji)
tarafından incelenmektedir. Bilgi felsefesine göre bilgi; edinildiği kay-
nağa göre a priori (önsel) veya a posteriori (sonsal) bilgi şeklinde ikiye
ayrılmaktadır. A priori bilgi, aklın bilgisidir ve edinilmesi için deneye
veya duyu organlarına ihtiyaç duymaz. A posteriori bilgi ise deney
veya duyu organları ile kazanılan bilgidir.
6
Duyu,
“alıcı hücrelerin dış
çevredeki fiziksel enerjileri yakalayarak sinirsel enerjiye çevrilmesi ile oluşur.
Bu sinirsel enerji beyinde işlenir ve işlemin sonunda algısal bir ürün ortaya
çıkar”
.
7
Kişinin, geçmiş yaşantısı, toplumsal ve kültürel durumu işte
kımdan bilmemeyi de kapsar.” (İçel, Kayıhan, Ceza Hukukunda Taksirden Doğan
Sübjektif Sorumluluk, İstanbul 1967, s. 221).
3
Dönmezer, Sulhi / Erman, Sahir, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku Genel Kısım,
Cilt:II, Yeniden Gözden Geçirilmiş Onuncu Bası, İstanbul 1994, s. 313; “Gerçekle-
şen ile tasavvur edilen arasındaki farklılığa yanılma adı verilmektedir.” (Hakeri,
Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı, Ankara 2011, s. 380); Hafızoğul-
ları, Hukuki Bilmeme, s.194; “Hata, gerçeğin bilinmemesi veya yeter derecede bi-
linmemesi demektir.” (Dönmezer, Sulhi, Genel Ceza Hukuku Dersleri, Bahçeşehir
Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2003, s. 228).
4
Önder, Ayhan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.II, İstanbul 1989, s. 343; Erman,
Ragıp Barış, Yanılmanın Ceza Sorumluluğuna Etkisi. İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi (Yayımlanmamıştır). İstanbul 2006, s. 3.
5
Kaufmann, Arthur, Unrechtsbewußtsein in der Schuldlehre des Strafrechts, Ver-
lag Krach, Mainz 1949, s.77 (naklen Barış Erman, s.4); benzer şekilde bkz. Kara-
kurt, Ahu, “Türk Ceza Kanunu’nda Hata”,
Ceza Hukuku Dergisi,
Y.:4, S.:10, Ağus-
tos 2009, s. 110.
6
Geniş bilgi için bkz. Çüçen, A.Kadir, Bilgi Felsefesi, Bursa 2001, s. 43.
7
“ (…) duyu, alıcı hücrelerin dış çevredeki fiziksel enerjileri yakalayarak sinirsel
enerjiye çevrilmesiyle oluşur. Bu sinirsel enerji beyinde işlenir ve işlemin sonunda
bir algısal ürün ortaya çıkar. Bu işleme algılama (perceiving) ve ortaya çıkan ürü-
ne de algı (perception) adı verilir.
Algı, duyudan farklıdır. Algılama anında beyin, bireyin içinde bulunduğu du-
rumdan beklentilerini, geçmiş yaşantılarını, diğer duyu organlarından gelen baş-
ka duyuları, toplumsal ve kültürel etkenleri hesaba katar. Gelen duyuları seçme,
bazılarını ihmal etme, bazılarını kuvvetlendirme, arada olan boşlukları doldurma
ve beklentilere göre anlam verme bu aşamada yapılır.
Duyu organlarının beyine ilettikleri duyular basittir, algılama ise geçmiş öğrenme
ve deneyimlerimizin de işin içine girdiği son derece karmaşık bir süreçtir.” (Cüce-
loğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları, İstanbul 1991, s.
118, 119).