

TBB Dergisi 2014 (110)
Olgun DEĞİRMENCİ
133
olarak düzenlenmeyen bir hususa ilişkin yanılgı hâlinde, irade değil,
mevcut durum esas alınacaktır.
b. Benzer Kavramlardan Farkları (Şüphe, Bilmeme, Sapma)
Bilmeme, genel olarak değerlendirildiğinde yanılma kavramının
içinde mütalaa edilmesi gereken bir kavramdır. Her bilmeme, yanıl-
maya sebebiyet verebilecekken; her yanılmanın bilmemeden kay-
naklandığını söylemek mümkün olmayacaktır. Bilmeme, mahiyetin-
de olumsuz bir nitelik barındırmaktadır.
14
Yanılmada ise olumlu bir
nitelik söz konusudur. Zira yanlış da olsa yanılma hâlinde belirli bir
kanaatin varlığı mevcuttur.
15
Bilmeme hâli, iradenin oluşum sürecine
olumlu veri girdisi sağlamadığı için yanılma ile sonuçlanabilecektir.
Bilmeme, bilginin tam olarak yokluğudur ve bilmeyen kimsenin
bilgi alanında bir boşluğu söz konusudur.
16
Yanılma ise bu kapsamda,
“yanlış ve kusurlu bilgi”, “yanlış tanıma”, “yanlış veya eksik tanıma”,
“yanlış bilgi” şekillerinde de tanımlanmaktadır.
17
Şüphe ile yanılmanın da birbirinden ayrılması gerekir.
“Bir kanının
veya inancın oluşmasına engel olan bir düşünce ve yargı çatışması ve karga-
şası var olduğu sürece şüphe vardır.”
18
Bu çatışma hâli devam ettiği müd-
detçe, kişide gerçeğe aykırı bir tasavvurun oluştuğundan, bir kanaatin
varlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır.
19
Bilinmeyen bir şeyin
varlığı imkânı düşünülmeye başlanınca şüphe alanına girilir.
20
14
Özen, Mustafa, “Ceza Hukukunda Bilmemek ve Hata”
Uğur Alacakaptan’a
Armağan
. İstanbul 2008, s. 590; Dönmezer-Erman, II, s. 313; Karakurt, s. 110;
Güngör, Fiil Üzerinde Hata, s. 23.
15
Dönmezer-Erman, II, s. 313; Karakurt, s. 110.
16
Ersoy, Yüksel, “Ceza Hukukunda Bilmeme ve Hatanın Hukuki – Psikolojik
Anlamı”, AÜSBFD, C.:22, S.:4, Ankara 1967, s. 253.
17
Ersoy, s. 253.
18
Toroslu. Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım. Ankara Ekim 2012, s. 234, 235; Benzer
şekilde Karakurt, s. 111.
19
Güngör, Fiil Üzerinde Hata, s. 24; Aksi görüş için Karakurt, s. 112; “Kanımızca
şüphenin bulunduğu her durumda hatanın oluşmayacağını kesin bir kural olarak
söylemek doğru değildir. Çünkü kişi şüphesine rağmen hareket ettiyse aslında
şüpheyi oluşturan iki zıt iradeden birini benimsemiş demektir. Bu irade ile ger-
çek çelişmekte ise hata söz konusu olacaktır. Çünkü hata failin sadece bir kural
veya olaya ilişkin iradesinin gerçekle çelişmesi durumunu anlatır. Hatanın varlığı
için gereken koşullar kişinin yanlış bir iradeye sahip olmada ne oranda kusurlu
olduğu sorusuna verilen yanıttan bağımsızdır. Bir başka ifade ile hatan varlığı ile
hukuk düzeninin hataya itibar edip etmeyeceği konuları birbirinden ayrı değer-
lendirilmelidir.” (Karakurt, s. 112).
20
Ersoy, s.255; “Bilmeme-şüphe’ diye de adlandırılabilecek olan bu bilmeme konu-