

Türk Hukukunda Düzenleme Yetkisinin Tarihsel Gelişimi ve Niteliği
222
I. DÜZENLEME YETKİSİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
A. Düzenleme Yetkisinin Doğuşu
1. 1876 Kanun-ı Esasisi
Türkiye’de düzenleme yetkisinin doğuşunu esas itibari ile yasa-
ma-yürütme ayrımında aramak gerekmektedir. Buna göre, Osmanlı
Devleti’nde 1876 yılına kadar böyle bir ayrım var olmadığından dü-
zenleme yetkisine ilişkin tartışmalı bir husus gündeme gelmemiştir.
Dolayısıyla Türkiye’de düzenleme yetkisinin doğuşu sürecinin yasa-
ma-yürütme ayrımına yer veren ilk anayasa metni olan 1876 Kanun-ı
Esasisi ile başladığını söylemek yanlış olmaz
8
. Buna karşılık Kanuni
Esasi’nin siyasi koşullar nedeniyle yürürlükte olduğu sürenin kısa
olması ve pratikte uygulamasına pek rastlanılamaması neticesinde,
düzenleme yetkisinin 1924 yılına kadar tam anlamıyla ortaya çıktı-
ğı söylenemez. Bu süreç düzenleme yetkisinin bir bakıma
emekleme
dönemidir
. Bu nedenle, 1876 tarihli ve anayasa niteliği haiz Kanun-ı
Esasi’den 1924 Anayasası’na kadar geçen süreci düzenleme yetkisinin
doğuşu şeklinde isimlendirilmesi uygun bulunmuştur.
1876 yılında Sultan II. Abdülhamit tarafından ilan edilen Kanun-ı
Esasi’nin özellikle Tanzimat Döneminde yükselen anayasacılığın
gö-
rece
başarılı bir sonucu olduğu söylenebilir
9
. Kanun-ı Esasi’nin kabul
edilmesi ve böylece meşrutiyet yönetimine geçilmesinin altında iki
büyük etkenin olduğu öngörülmektedir. Bunlardan ilki, Genç Osman-
lılar olarak isimlendirilen hareketin bu yönde ortaya koyduğu çaba-
dır. İkinci etken ise, Balkan ulusçuluk hareketlerinin ortaya çıkardığı
ivmedir. Ancak bu noktada, meşrutiyetin arka planında kapsayıcı bir
toplumsal tabanın olmadığını ve bu durumun olası anayasal gelişme-
leri sekteye uğrattığını söylemekte fayda vardır.
8
K. Burak Öztürk, Fransız ve Türk Hukukunda İdarenin Düzenleme Yetkisinin
Kapsamı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2009, s.50.
9
Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul, Doğu-Batı Yayınları, İstanbul
Matbaası, t.y. s.319 : “Kanun-u Esasi rejimi demek, temel bir kanuna göre hü-
kümetin yönetilmesi demektir. Osmanlı Devleti bir İslam devletiydi; temeli ve
kuralları şeriattı. Böyle oluşuyla o, aslında zaten bir Kanun-u Esasi devletidir.
Ancak, şeriatın kurallarının uygulanmaması yüzünden bir mutlakıyetçilik yöne-
timine dönüşmüştür. Şimdi ümmet, hükümeti ve hükümdarını bir meşrut(şartlı)
yönetime döndürmek isteğindedir. Bu, ümmeti, hükümeti denetler durumuna
getirmekle yani halkı temsil eden bir meclisin kurulmasıyla olabilir.’’