

İşyeri Kira Gelirlerinin Beyan Durumu ve Vergi Yükünün Ölçülülük ve Eşitlik İlkeleri ...
24
alınmadan belirlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Burada vergi
hasılatı elde etme amacı ile oran şeklindeki araç arasındaki ölçülülük
makul sayılamayacak düzeydedir. Tevkifat oranının yüksekliği ile ge-
lirin beyan dışı bırakılma mecburiyeti birleştiğinde sonuçta mali güce
aykırılık ortaya çıkmaktadır.
O halde sorunun hukuksal anlamda kaynağı kira gelirlerinin be-
yan dışı bırakılmasının Anayasaya aykırılık arz etmesi değildir. Ko-
nunun anayasal ölçülere ters düşen yanı olmadığı gibi “eşitlik ilkesi”
ile hukuken bağlantısı da bulunmamaktadır. Burada sorunun kaynağı
idari işlemin sebep unsuru (vergiyi doğuran olay olarak kira gelirin
elde edilmesi) ile konusu (bir miktar paranın hazinenin mülkiyetine
geçmesi) arasında var olan ölçüsüzlüktür. Tevkifat oranındaki ölçü-
süzlük mali güce aykırı vergilendirmenin kaynağı konumundan düş-
müş, mali güce aykırı vergilendirmenin sebebi sanki tevkifat oranın-
daki ölçüsüzlük değil de, kanuni düzenleme olarak algılanır olmuştur.
Gerçekten de, kanunen beyan edilemeyecek bir gelirin beyan edilmiş
olması halinde hesaplanacak vergisinin, tevkifat yoluyla hesaplanan
vergisinden daha düşük olmasını ölçülülük ilkesine uygun kabul et-
mek mümkün değildir. Oran ölçüsüz şekilde belirlense bile gelirin
beyanına izin veriliyorsa ölçüsüzlük mahsup veya iade yoluyla gide-
rileceğinden bu defa kanuni oranı aşan bir vergilendirmeden bahse-
dilemeyecektir.
Tevkifat oranının yüksekliği, belirli sınıra kadar kira gelirlerinin
beyan yasağı, beyannamede yer almayan gelirler üzerinden ödenen
tevkifatların mahsup edilememesi ve beyan dışı kalan gelirler üzerin-
den tevkif edilen verginin yasal oranı aşan kısmının bir şekilde mah-
sup veya iadesine izin verilmemesi az gelir elde eden mükellefin daha
fazla vergi yüküyle karşı karşıya kalmasına sebebiyet vermektedir.
Böyle bir sonuç, Anayasada vergilendirme ölçüsü mali güç olarak be-
lirlenmiş bir hukuk devletinde kabul edilemez. Vergi sistemindeki bu
ayıbı, mükellef haklarını tanıma ve hayata geçirme iddia ve mücadele-
sinde olan idarenin nasıl savunulabileceği merak konusudur.
Kanun koyucunun gelir düzeyine göre en fazla olarak belirlediği
vergi yükünün Bakanlar Kurulu kararıyla aşılması adeta vergilendir-
me yetkisinin yürütme organı tarafından fonksiyon gaspı yoluyla ele
geçirilmesi anlamına gelir.