Background Image
Previous Page  59 / 517 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 59 / 517 Next Page
Page Background

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Mahkûmların Özel Hayatı

58

dir. Mahkûmlara böylesi bir dokunulamaz alanın sağlanması, kendi

benliklerini gerçekleştirebilmeleri ve aile bağlarını sürdürebilmeleri

açısından motive edici bir unsur olarak etkin bir rehabilitasyon süre-

cinin gerçekleşmesine hizmet edecektir.

Bu doğrultuda mahkûmun ailesiyle ilişkilisini sürdürebilmesi için

gerekli şartların sağlanıp güvence altına alınması, AİHS kapsamında

mahkûmlara tanınması gereken özel hayat alanının vazgeçilmez un-

surlarından biridir. Bu kapsamda hiçbir surette genel ziyaretçi yasa-

ğı konulamayacağını belirten Mahkeme, mahkûmun aile yaşamına

müdahalenin sınırlarının çok da geniş yorumlanamayacağı kanaatin-

dedir. Gerçekten de aileyle görüşmenin sınırlandırılmasının sadece

mahkûm açısından değil, aynı zamanda ailesi açısından da bir mah-

rumiyeti beraberinde getirdiği ortadadır. Bu nedenle aile hayatına yö-

nelik gerçekleştirilen kısıtlamaların etki alanının oldukça geniş olaca-

ğı gözden kaçırılmamalı ve mahkûmun ailesiyle olan ilişkisini hedef

alan müdahalelerin kapsamı dar tutulmalıdır.

Mahkûmların sosyal hayattan kopuk yaşamamaları için gerekli

imkânlardan biri de haberleşme yoluyla dış dünya ile bağlantı kur-

maktır. AİHM, cezaevinden gerçekleştirilen haberleşmeye yönelik her

türlü müdahaleyi haberleşme hakkı kapsamında değerlendirmekte-

dir. Bu alanda verilen ihlal kararlarında en sık rastlanan durum ya-

sal mevzuatın yeterince açık olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu-

nunla birlikte Mahkeme, mahkûmun avukatıyla, idari makamlarla ve

yargısal organlarla yaptığı yazışmalara özel bir önem atfetmiş ve bu

kapsamda yapılan denetimin sınırlarını oldukça dar yorumlamıştır.

AİHS kapsamında mahkûmların içsel dünyasının gereklerinin

dışa vurumunu ifade eden ibadet hakkı da koruma altına alınmıştır.

Cezaevi düzenini bozmadığı ve güvenlik açısından sakınca doğurma-

dığı sürece mahkûmların ibadet özgürlüğüne müdahale edilmemesi

gerektiği düşünülmektedir.

Mahkûmların özel hayatına getirilen sınırlamaların özünde iş-

lenen suçun karşılığı olarak cezalandırma amacı ile kişinin sağlıklı

bir birey olarak tekrar topluma kazandırılması amacı arasında adil

bir denge oluşturma çabası yatmaktadır. Suçun mağdurunun tatmini

ve kamunun yararı düşünüldüğünde mahkûmun sivil hayatta sahip

olduğu haklara cezaevi koşullarında da sahip olması şüphesiz bek-

lenemeyecektir. Ancak, bir insanın suç işledi diye cezaevinde kaldığı